Header Ads


POMPONIUS MELA ve "De Situ Orbis"




 Pomponius Mela, İ.S.43 hakkında yazan ilk Roma’lı coğrafyacıdır. Kısa çalışması (De situ Orbis libri III); yalın detaylı bir özet şeklinde olup, yüz sayfadan az sıradan baskısı, sade çizgisi ve yetersiz metodunun dışında; saf Latincesini sevimli kelimelerle resmederek bu çalışmaya rahatlık katmıştır.  Plinius’un Historia naturalis’in dışında (Mela’nın önemli bir otorite olduğundan bahsedilir) De Situ Orbis, klasik latincenin resmi bilimsel incelemesidir.

Güney İspanya – Algeciras körfezin de[1], Tingentara ya da Cingentara kasabasında doğması ve ismi dışında yazar hakkında herhangi bir bilgi yoktur.  Yazısının tarihi; İ.S. 43’te Claudius’un anlatıldığı İngiliz İmparatorluğunun hükümdarlık seferine ait önermelerinde tahmini de olsa belirginleştirilmiştir.[2] Bu paragraf Iulius Caesar’dan kesinlikle bahsedemez; özellikle de yeni isimler verilen İspanyol köylerin ve Augustus’un hükümdarlığına ait bazı olayların anlatılmasıyla bu kanıtlanmıştır.  Mela, hiç şüphesiz; Cordoba’lı Lucius Annaeus Mela’nın[3]eserlerinde de belirginleştirilmiştir.


De Situ Orbis; genel itibariyle Eratosthenese’den Strabon’a kadar uzanan Yunan yazarlarıyla aynı fikirde dedir: sonraki Mela tarafından bilinmemektedir. Fakat Pomponius dünyayı 5 bölgeye bölen tek Romalı coğrafyacıdır. Ona göre sadece iki bölgede oturulabilir öyle ki bu bölgelerde atiktonların (antichtones) olduğunu iddia eder. İddiaya göre güneydeki ılıman bölgede yaşayanlar ortadaki dayanılmaz sıcak kuşaktan dolayı kuzey ılıman kuşağında yaşayan halka ulaşamaz. Avrupa’daki bölünmeler ve sınırlar, Asya ve Afrika hakkında Eratosthenes’i tekrarlar. Büyük İskender de dâhil olmak üzere bütün klasik coğrafyacılar gibi (Claudius Ptolemaeus[4] dışında)  Hazar Denizi’nin Kuzey Okyanusunun içinde yer aldığı Arap-İran körfezlerinin ve Akdeniz’in güneyde olduğu konusunda hem fikirdir.


Hintli görüşleri ilk Yunan coğrafyacılarla iç içedir. Erastosthenes’in söylediklerini takip eder öyle ki Güney Asya üçgeni Kuzey İskitlere doğru kayarak Hazar Denizini batıya doğru ittirmesiyle oluşmuştur. Buna bağlı olarak Rhipean Dağları ve Hyperborenlerın de İskit okyanusunda yer aldığını vurgular.  Batı Avrupa üzerine bilgisi (Roma İmparatorluğu’nun İspanyolca konusu olarak doğal hale gelmiş) Yunan coğrafyacılar sayesinde oldukça ilerleme kaydetmiştir.  İspanya’nın batı kıyılarını, Gaul’u (Galya) ve koylarını Biscay Körfeziyle; Eratosthenes veya Strabon’dan daha doğru olarak tanımlamıştır.  Aynı zamanda İngiliz adaları ve bulundukları konumu da atalarından daha açıkça vurgular. Orcades ve Orkneys isimlerini ilk veren kişi olarak yerlerini tam olarak doğru tanımlamıştır.   Kuzey Avrupa hakkındaki bilgileri yetersiz olsa da “Codanus Sinus” adında bir körfezden bahseder. Kuzey Almanya’da yer alan bu körfezde birinin ismi “Codanovia” olan birçok adadan bahseder ki  bu isim Plinius’un Büyük Çalışması’nda “İskandinavya” olarak yeniden ortaya çıkar.  Codanovia ve İskandinavya, Proto – Germanic’in Latin tercümelerinde “skadinowio” olarak geçer ve Almanca ismi Scabdinavia’dır.

Mela’nın tanımlayıcı metodu tuhaf ve sıkıcıdır.  Her bir kıtayı ayrı ayrı ele almak yerine Cebelitarık Boğazı’ndan başlar ve Akdeniz’e kıyısı olan ülkeleri  anlatır. Sonra Suriye ve Küçük Asya’dan Kara Deniz’e çıkar Avrupa, Marmara vs yerlerin kuzey kıyılarından İspanya’ya geri döner. Akdeniz’deki adaları ele aldıktan sonra doğu, batı ve güney okyanus kıyılarını başarıyla anlatır; İspanya’dan Gaul (Galya)’a Hindistan’dan İran’a, Arabistan ve Etiyopya üzerinden Güney Afrika’ya oradan da İspanya’ya döner. Bütün klasik coğrafyacılar gibi Kara Kıta/Afrika’yı denizle kaplı güneye çok uzanmayan bir yer olarak tasarlar. 

Mela’nın ilk baskısı 1471’de Milano’da yayımlanmıştır. İlk iyi baskı Vadianus (Basel,1522), tarafından yapılırken Voss (1658) yerini almıştır. J Gronovius (1685 ve 1696), A Gronovius (1722 ve 1728), Tzchucke (1806 ve 1807), 7 parça halinde (Leipzig, diğerlerinden farklı olarak en detaylısı); G.Paithey (Berlin 1867) en iyi metni verir. Arthur Golding (1585) tarafından İngilizceye çevrilmiş olmasına rağmen E.H. Bunbury, Ancient Geography, ii. (352?368 )ve D Detlefsen de incelenebilir. “Ouellen und Forshungen zur alten Gesch und Geog “(1908).



[1] Mela II, 6–96 (yalnız metin burada bozulmuştur)
[2] Mela III,6–49
[3] Seneca’nın Oğlu’nun konuşma sanatı ve Büyük Seneca’nın Kardeşi
[4] Kladius Batlamyus (Claudius Ptolemaeus) İskenderiye Yunan gökbilim. Yaklaşık olarak 85 ve 165 yılları arasında yaşadığı kabul edilir. Adı Yunanca Klaudyos Ptolemayos, Latince Claudius Ptolemaeus, İngilizce Ptolemy 'dir. Batlamyus, iki önemli yapıtın yazarıdır: Almagest ve Coğrafya. Bu yapıtlar Avrupa'nın orta çağın karanlığını Arapça çevirileri ile aşabilmişlerdir. Latinceye çevirileri ancak 12. yüzyılda yapılmıştır.
Almagest, Yunan ve Babil uygarlıklarının gökbilim bilgilerinin bir derlemesidir. Derlemenin çoğu kendisinden üç yüzyıl önce yaşamış olan Hiparkus 'a dayanır. Yapıtta dünya merkezli bir Güneş Sistemi modeli önerilir. Bu model, Kopernik 'in güneş merkezli modeline dek Batı ve İslam dünyalarında geçerli model olarak kabul edilmiştir. Batlamyus'un diğer önemli yapıtı Coğrafya da bir derlemedir. Çağının Roma İmparatorluğu'nda bilinen coğrafya bilgileri bu kitapta toplanmıştır.
 CILICIA

70.    Körfez’in derinliklerindeki iç kısımlar büyük tarihi dönüm noktalarını anlatır. Bu yer, İskender ve Darius’un yönetimindeki Perslilerin dönemine tanıklık eder[1]. Şimdilerde önemsiz bir şehir olarak adlandırılsa da o zamanlar en güçlü şehir olarak adlandırılır.  Burası Issos olarak anılır bu nedenle körfeze Issos Körfezi denir. Pyramus (Ceyhan) ve Cydnus (Tarsus) nehirleri arasında uzanır Hammodes noktası olarak bilinir. Pyramus (Ceyhan) nehri Issos’a daha yakındır ve Mallos’un arkasına düşerken Cydnus daha uzak kalır ve Tarsus’tan geçer.


71.    Yakınındaki şehir Rodoslular (Rhodians) ve Argoslular (Argives) tarafından işgal edilmiş olup; Pompeius tarafından korsanlara bırakılmıştır. Şimdilerde Pompeiopolis olarak adlandırılan şehir  “Soloe “ olarak bilinir[2]. Bunun yanı sıra, küçük bir tepecikte, şair Aratus’un anıtında bunun nedeni açıklanmış olmalıdır: Çünkü kimse, göğsüne atılan kayaların neden ayrı düştüklerini bilmemektedir. Buraya çok uzak olmayan Corycos (Körgöz) köyü; dar sıradağlarla kıtaya bağlanmış açık denizdeki bir limanla çevrilmiştir.


72.           Yukarıda bahsi geçen köy aynı zamanda Corycian Cave (Cennet Mağarası) olarak adlandırılır. Anlatılması çok sıra dışı olabilecek tek doğa harikası bir mağara.  Dağın sağ yamacında ağzı açık büyük bir mağara ola bu yer kıyıya yakın dik patikalarla gidilebilen bir yer. İçine girildikçe çok etkileyici sarkıtlar ve onların gölgeleriyle kuşatılmış olduğu görülür.  İlk bakıldığında çok güzel olan bu doğa harikası akılları karıştıracak bir korkuya neden olsa da daha çok incelenmesi için insanların kendilerini tutamadıkları görülür.


73.           Dar, engebeli, bir buçuk mil uzunluğunda, sevimli gölgeler ve ormandaki yankılarla; bir yönden diğer yöne akıp duran derelerin arasında bir inişi var. Aşağıya inildiğinde başka bir mağara geliyor ki birçok nedenden dolayı bunu daha geniş anlatmak gerekir. Etrafındaki mucizevî çan gibi güçlü sesleri ve hışırtılarından dolayı insanları başlangıçta korkutur.
                                                                         
74.       İlk başlarda görülebilir olmasına rağmen derine inildiğinde gittikçe karanlıklaşır. Kim meydan okur inmeğe çalışırsa tavşan deliğinden geçermiş gibi bir his uyandırır.  Fışkırırcasına bir dere yükselir ve yine bir anda fışkırarak gözden kaybolur. Daha derine gidebilmek için tüyleri diken diken yapan bir karanlık başlar ve bilinmeyen olarak adlandırılan ileriye gidemezsiniz.

75.       Bütün mağara her ne kadar dar olsa da kelimenin tam anlamıyla tanrıların oturduğu kutsal bir yer olarak adlandırılır. Her ne kadar kutsal bir şey ifade etmese de ilahi bir güç olduğunu göstermektedir.

76.       Daha uzakta Typhon mağarası olarak anılan bir mağara daha vardır. Dar girişli olduğu söylenenlere göre arada sıkışmış bir mağara. Sonu gelmeyen bir gece gibi gözüktüğünden araştırılması asla kolay olmamıştır. Efsaneye göre Typhon’dan dolayı içine her ne girdiyse şu anda herhangi bir hayat belirtisi yok.[3] 

77.       Bunun yanında iki burun yer alır. Bir zamanlar Sarpedon krallığını sınır olarak belirleyen Sarpedon (İncekum Burnu) ve Cilicia’yı Pamphylia’dan ayıran Anemurium (Anamur Burnu). Bu çizgi arasında Cenevreliler (Celenderies) Nagidos isimlerinde Sisam (Samians) kolonileri yer alır. Cenevreliler Sarpedon’a daha yakın bir bölgedir.



[1] 54. MÖ. Kasım 333 Büyük İskender 3. Dairus’u Issos civarlarında yenmiştir. (3. Darius’un Achaemenid’deki kraliyet ismi Prens Codomannus olarak geçer) Stratejik bir ikilemin sonucunda yakalanır. Darius devri biter; aynı zamanda karısı ve annesi tarafından da terk edilir. İskender, burada kendine adaş şehirlerden birini bulur –Alexandria ad Issum- uzun süre olarak Alexandretta olarak bilinir (İskenderun). Bir iç deniz olarak kuytuda kalan (Mela’dan “the gulf’s deepest recess”) Körfez aynı isimle anılır. (Körfezdeki İskenderun, burada küçük Iskenderun körfezi’nden ayırt edilmelidir.)

     [2] 55. Milattan önce 67’de, Büyük Pompeius’a (Gnaeus Pompeius Magnus M.Ö. 106 – 48), doğu Akdeniz korsanlarına karşı gösterdiği benzeri görülmemiş komutası (emretme yetkisi) nedeniyle bir Gabinia hukuku adanmıştır. Daha sonraki yılda, aykırı tutum veya davranış anlamına gelen solecism kelimesine adını veren şehir Soloi, Pompeiopolis adını almıştır.

[3] 58. Yüz başlı Tayfun (Typhon) (Typhoeus veya Typhaon) – Mitolojideki Tanrıların dünyasında ölümcül kasırga ya da ateş püskürten canavar. (İngilizcede Typhoon, Yunancada değişime uğrayarak Typhon – hortum olmuş. Kantez Çin’cesine lam fung – büyük rüzgar ve Arapçada tufan – hortum olarak adlandırılmış). Zeus’un yönetiminde savaşmış ve yıldırım ışığının içinde saklı tutulmuş. (hes.Theog.820-80) Apollodorus (1,6,3) bazı bilgiler verir:a) Typhon Cilicia (Kilikya)’da doğdu. b) uzun kollarıyla ufuktan ufağa koşar c) Mt. Casius (Jabal al Aqra) ile el ele Suriye’de savaşır. Typhon Zeus’u yumuşatır ellerindeki ve ayaklarındaki kilitleri kırar (bir kavanoz içinde saklıydı) ve Zeus’u zayıf düşürür. Corycian mağarasına kavanozu geri götürür Hermes (haber tanrısı) ve Aegipan tarafından tekrar monte edilerek yapılanır. Corycus uzun süre tapınağında gök Tanrısı Luwian’la görüşür. Kilikya toprakları ve kuzey Suriye’deki Hititlerden dolayı bu Yunan mitolojisi Hitit mitolojisiyle de bağlantı kurar. Yunan mitolojisine göre Typhon rüzgârların ve fırtınaların babasıdır aynı zamanda cehennem kapısını bekleyen üç başlı köpek gibi canavarları da temsil eder. Toroslara hapsedildiği ve efsaneye göre Hephaestos’un çalışmalarında Etna yanardağının bağırsaklarında olduğu söylenir.

Hiç yorum yok

www.arkeoloji.biz. Blogger tarafından desteklenmektedir.