Header Ads


ANTİK DÜNYA DA SPOR VE YARIŞMA...

‘ Antik Yunan Döneminde Spor ve Yarışma Kültürü’ 
GEÇTİĞİMİZ YILIN ARALIK AYINDA MERSİN ÜNİVERSİTESİNDE YAPILAN BİR KONFERANSI SİZLERLE PAYLAŞIYORUM ANTİK YUNAN DÖNEMİNDE SPOR VE YARIŞMA KÜLTÜRÜ HAKKINDA YAPILAN BU KONFERANSIN KONUŞMACISI DOÇ. DR. YUNUS TUNCEL'Dİ. 

 New School Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Yunus Tuncel, ‘Antik Yunan Döneminde Spor Ve Yarışma Kültürü’ konulu bir konferans verdi. Konferansta olimpiyat ve Antik Yunan döneminde hakim olan ‘Yarışma Kültürü’ irdelendi. 

Doç. Dr. Yunus Tuncel’in konuşması, felsefecilerce sıklıkla sorulan 'Spor nedir?' sorusuna cevap aramasıyla başladı. Bu soruyu cevaplamanın farklı tarihi dönemlerde spor denebilecek faaliyetlerle uğraşılmış olması ve bunun getirdiği tarihi ve kültürel farklılıklar nedeniyle kolay olmadığını belirten Doç. Dr. Tuncel sporun; yarışma, oyun, maç, görüntü, insanların seyrettiği bir şey, eğitim ve terapi gibi pek çok tanımının yapıldığını söyledi. Spor felsefesinin branş olarak Amerika’da başlayan oldukça yeni bir alan olduğunu ifade eden Doç. Dr. Tuncel, “Modern çağda felsefenin içinde yeni bir alan olsa da Antik Yunan dünyasına baktığımızda sporun ve felsefenin iç içe olduğunu görüyoruz. Hatta sporcu filozoflar bile var. Bunlardan en ünlüsü Plato’dur. Plato bir güreşçiydi. Bazı filozoflar yazılarında spor terimlerine yer verirken bazılarının da ailesi sporcuydu”. Bunun yanında atletlere verilen önemi yadırgayan ve sporu kınayan filozofların da bulunduğunu kaydeden Doç. Dr. Tuncel, bu konuda bir paradoks yaşandığını, insanların düşünceye önem verdikçe bedensel olanı kınamaya başladıklarını, bu kınamanın Orta Çağ'a gelindiğinde daha da artarak bedensel olan her şeyin kınanmasına kadar vardığını aktardı.

Olimpiyat geleneğine ilgisinin, agonizma kültüründe farklı birey ve eğilimlerin beraberce, farklılığı yok etmeden ayakta tutabilmelerinden etkilenmesiyle başladığını ifade eden Doç. Dr. Tuncel, bunun günümüzde bulunmayan özel ve önemli bir kültür olduğunun altını çizdi. Doç. Dr. Tuncel, buradaki farklılıktan kastın farklı kültürel dinamikleri, birbirleriyle uzlaşmayan, hatta zıt olan düşünsel ve bedensel eğilimleri ve farklı bireyleri bir arada ayakta tutmak olduğunu ve bunun olimpiyat geleneğinde var olduğunu söyledi. “Agonizm, kendi güçleriyle varlık ve enerjileriyle mücadele veren insanın umumi ortamda eşitleriyle mücadele ederek kendini yeniden yaratmasıdır” diyen Doç. Dr. Tuncel, bunun kültürel boyutunun da olduğunu ve bu kültürün Antik Yunan’da M.Ö. 800’den 500 yılına kadar görüldüğünü söyledi. Bu zengin ve yaratıcı kültürün hakim olduğu dönemde, bilinen pek çok şeyin temellerinin atıldığını ifade eden Doç. Dr. Tuncel, tiyatro, felsefe, bilim ve mimarlığın bu dönemde gelişmeye başladığı ancak Rasyonalizmin ortaya çıkmasıyla bu kültürün zayıfladığını kaydetti.

Olimpiyat geleneğinin M.Ö. 776’da Yunanistan’da geliştiğini aktaran Doç. Dr. Tuncel, olimpiyatların neden o bölgele geliştiğine dair iki tezin varlığından şöyle bahsetti: "Bunlardan ilki; ölmüş olan kahramanın anısına yenisini seçme yarışıdır. İlk olarak koşu oyunlarıyla başlayan bu yarışlara daha sonra at sporları, güreş, boks ve pankration gibi 16 farklı oyun eklendi. İkinci ve daha zayıf olan tez ise; o dönemde tarımda verimi artırmak ve yağmur yağdırmak için oyun ve yarışmalarla tanrıları memnun etmek yönündedir." Doç. Dr. Tuncel 'Böyle bir yarışmanın neden Antik Yunan dünyasında olduğu' sorusuna ise "Bunun cevabı daha çok politik ve sosyaldir. Antik Yunan dünyasında M.Ö 800 yılında polis denilen bir şehir kültürü gelişti. Polis kültürü tamamen kraliyet bazında bir yönetim anlayışı değil, belirli bir konseyin idare ettiği bir politik birim. Bu tamamen demokrasi olmasa da farklı dinamikleri olan bir yapı. Ondan dolayı da olimpizmin burada ortaya çıktığı iddia ediliyor” cevabını vererek, Antik Yunan dünyasında olimpiyat dışında panhelenik olarak bilinen Nemea, İsthmus ve Delfi adlı üç merkezin daha olduğunu söyledi ve bu merkezlerin özelliklerine değindi. 

Panheleniklerin barışa olan katkısını vurgulayan Doç. Dr. Tuncel, "Panhelenikler o dönemde bütün Antik Yunan dünyasını hatta birbiriyle savaş halinde olan halkları bir araya getiriyor. Olimpiyatların bir ay öncesinden ateşkes ilan ediliyor, beş gün süren olimpiyatlar süresince ve sonrasındaki bir aylık sürede bu ateşkes sürüyor ve barış ortamı hakim oluyor. Bu da; yarışma kültürünün savaş kültürüne yakın gibi görünseler de, çünkü ikisinde de kazanma duygusu hakim, yine de farklı iki kültür olduğunu gösteriyor. Yarışma kültürü herkesin içinde var olan yıkıcı negatiflikleri savaş yerine yarışma kültürüyle dışa vurulmasını beraberinde getirir ve savaş kültürüne alternatif teşkil eder” şeklinde konuştu. Doç. Dr. Tuncel, Antik Yunan dünyasında yarışmanın sadece sporu değil, kültürün her yaratıcı alanını kapsadığını belirterek, İsthmus ve Delfi’nin bugün okunan pek çok Grek drama yazarına kaynaklık ettiğini kaydetti.


İlk dönem yarışlarındaki çıplaklığa da değinen Doç. Dr. Tuncel, buradaki çıplaklığın sembolik olduğunu ifade ederek, burada kişinin her türlü dış etkenden sıyrılarak kendi gücü ve yetenekleriyle mücadele etmesinin söz konusu olduğunu söyledi. Yenmenin ve yenilmenin yarışma kültürünün bir parçası olduğunu aktaran Doç. Dr. Tuncel, “Yenilmek olmazsa daha üstün şeyler yaratılamaz. Olimpiyatta yenilen de tekrar güçlenip yeniden yarışmalara katılıp mücadelesini sürdürebilir” diyerek konuşmasını tamamladı.
KAYNAK: http://www.mersin.edu.tr/haberler/-antik-yunan-doneminde-spor-ve-yarisma-kulturu-



Hiç yorum yok

www.arkeoloji.biz. Blogger tarafından desteklenmektedir.