Header Ads


Gizli bir Hazine" Konuralp"

Türkiye'nin kültürel ve tarihi zenginliklerinin ne kadar bol olduğunu belgeleyen yerlerden biridir Konuralp 
,Düzce ilimize bağlı olan Konuralp nahiyesi yada mahallesi, Düzce il olduktan ve Bolu ilimizden ayrıldıktan sonra belediye olmuş. 1990 lı yıllarda, kendi kaderine terk edilmiş olan Konuralp Kültür ve tarihi varlıkları ile ön plana çıkmaya başlamış, antik kentin içinde ki yerleşme medyanın dikkatini çekerek, Kültür ve Turizm bakanlığı yetkililerine Türkiye'nin, Aslında 1960 yıllarda bile biliniyormuş fakat ülkemizin henüz gelişmişlik seviyesi kültür ve tarihi varlıklarımız için yeterli derecede olmadığından dolayı arada kaynamış gitmiş.

1977 yılında başlatılan müze projesi 1992 yılında bitirilmiş fakat ödeneksizlik ve Arkeolog eksikliğinden 1994 yılında faaliyete geçmiş. Konuralp şimdilerde ise hakkettiği değerin tamamını almamış olsa da müzesiyle, eserleriyle ve doğal güzelliği ile gezilmesi gereken bir yer Konuralp.

Konuralp hakkında yazılmış gazete yazılarını bulup sizlerle paylaşıyorum. Ayrıca internet te bulunan Konuralp ile ilgili bilgileri de derleyip bu yazıda sunuyorum.
Çamlar arasında tarih,  Eski adıyla Üskübü, yenisiyle Konuralp antik bir kentin üzerinde kurulu... Bugünkü evlerin temellerinde sütunlar, kitabeler var... Türkiye'nin en iyi müzelerinden biri de burada bulunuyor...  Konuralp'e girdikten 1 kilometre sonra  yolun sol tarafında, bahçe içinde 750 metre kare alana kurulu, çok modern müze binası bizi bir hayli şaşkınlığa düşürdü. Çam ormanları ile kaplı dağlarla çevrili ovada, küçük bir tepeye kurulmuş olan ilçede böyle bir müze beklemediğim için çok şaşırdım herhalde. Bizi kapıda karşılayan Müze Müdürü Nejat Akar, müzenin 1994 sonunda açıldığını, fakat personel olmadığı için kapatıldığını, sorun halledilince de Nisanda yeniden hizmete girdiğini açıkladı. Sıfır ödenekle müzeyi yaşatma- ya ve tanıtmaya çalıştıklarını anlatan Akar.

KRAL 1. Prusias. Kieros kentini zaptedip, kendi topraklarına kattıktan sonra Kieros ismini Prusias'a çevirmiş. M.Ö. 74 yılında  Romalıların hakimiyetine geçen ve Prusias ad Hypium isimini alan bu kentte dört kabile varmış. Diğer Bitinya kentleri gibi, denizden uzakta olan bu güzel beldenin imparatorluk zamanında nufüsu artıp, zenginleşmiş ve kent surları dışına yayılmış. 4. yüzyıl sonunda, 1. Theodositıs zamanında. Prusias Honorias eyaletine dahil olmuş. Daha sonraları önemim kaybeden kent, köy haline gelmiş. Buraya “Eski Bağ’ veya "Eski Bahçe" ismi verihniş. Bu isimden de Üskübü çıkmış. 1323’te Üskübü ve çevresi. Konuralp tarafından fethedildikten sonra kentin ismi Konuralp’e çevrilmiş. Üskübü’de bulunan bir çok eserin 30 yıl önce çarşıda haraç mezat satıldığını ve oradan dünyaya yayıldığım, 1931 yılında bulunan, yüksekliği 2.60 metre olan Tyche heykelinin de İstanbul Arkeoloji Müzesi’ni süslediğini söylerken bir hayli hüzünlendi. Cilalı Taş Devri, Tunç Çağı, Helenistlik ve Roma dönemine ait çanak çömlekler, çeşitli takı ve cam eşyalar, mızrak ve ok uçları, mataralar. kandiller, tıp aletleri. Grek, Roma. Bizans, Osmanlı dönemlerine ait sikkeler, hey- keller. kitabeler bu güzel müzede yer almış. Üst kattaki Etnografya müzesinde ise Osmanlı dönemine ait giysi, el işleri, halı, silah ve bakır eşyalar sergileniyor. Bahçede mermerden yapılmış lahit ise müzenin en gözde parçalan arasında taht kurmuş. Lahit 1937 yılında nekropolde (antik mezarlık) bulunmuş. lahdin uzun yüzlerinde öküz kafaları asılı üç çelenk, bunların altına da domuz, aslan, kartal ve balıkçıl kuşu figürleri yerleştirilmiş. Bolu’ya bağlı bu güzel müzede 100 kişilik bir konferans salonu da var ama 


dia makinesi olmadığı için doğru dürüst bir gösteri de yapamamışlar. Zamanında burada çok kaçak kazı yapıldığını, defıne avcılarının kol gezdiğini ama üniversitesi kazılar için 

tam faaliyete geçmediğini söyleyen Nejat Bey, müzeyi tanıtmak için canla başla çalışıyor ve tüm turizm acentalarına çağrıda bulunuyor “Yabancı turist gruplarını müzemize getirin, onlara buraları tanıtın. Herşey Akde- niz ve Ege’de değil. Mü- zenin dışında birinci derecede sit alanı ilan edilen Prusias ad Hypium kentinde uzunluğu 100 genişliği 74 metre, oturma kademeleri aslan pençeleri ile süslü olan. M.S. birinci yüzyılda yapılan antik tiyatromuzu, aslanlı kapımızı, kentin batısında Eftani gölüne dökülen küçük bir çay 
üzerinde üç kemerli, büyük beyaz mermer bloklardan yapılmış köprümüzü görün." Müze 
Müdürünün çağrılarına yürekten katıldığım için ben de sizlerin bu müzeyi ve yeşillikler içindeki Konuralp'i görmenizi öneririm. Kaynak: 17.08.1995, Milliyet, Sayfa 5




Konuralp li bir kız çocuğu ve Tarih

Anıik çağın ünlü tarihçisi Plinius'un eserlerinde adı "Prasias ad Hypium” olarak geçen antik kent 1978 yılında arkeolog Bedri Yalman tarafından. bulunmuştu.Üskubü olarak bilinen Konuralp Mahallesinin güney kesimindeki tarlalardan çıkartılan bir çok değerli eser bugüne kadar İstanbul Arkeoloji Müzesinde korumaya alındı. Osmanlı İmparatorlugu'nun kuruluş döneminde Orhan Beyin silah arkadaş Konuralp Bey tarafından Bizanslılardan alınan bölgeden çıkartılan en önemli eseri kentin koruyucu tanrıçası Tyche’nin 2.60 metre boyundaki dev heykeli oluşturuyor. Konuralp Mahallesi'nin sakinlerinden İbrahim Gürel şöy- le diyor:
"Doğma büyüme Konuralp'liyim. Anlik tiyatronun batı kısmında bir dehliz vardı. Buradan girildiğinde yakla- şık 300 metre aşağıdaki okul bahçesinden ikinci bir delikten çıkılabilirdi. Hatta bundan yıllar önce bir grup turist buraya gelmiş günlerce dehlizlerde altın beşik aramışlardı. Halen bu beşik bulunmuş değildir. Bir çok tarihi eser gördüğünüz gibi Okul bahçesinde sergilenmekte ancak çoğu korumasız. Bir an 

önce bu yöreye ilgi gösterilmeli ve Türk turizmine ve kültür tarihine kazandırılmalıdır.** Kaynak:30.04.1990 Milliyet Sayfa 8, Haberler


ÜSKÜBÜ (KONURALP) — Düzceye turistik değerini. 8 kilometre uzaklıktaki Üskübü 
(Konuralp) vermektedir. Akçakoca yolu üzerinde, etrafı çam ormanlan ile örtülü dağlarla çevrili küçük bir tepede kurulmuş olan Üskübü'de, çeşitli devirlere ait eserler vardır. Başlıcaları; M.S. birinci asra ait olduğu sanılan Amfi Tiyatro, harç kullanılmadan yapılan ve aynı devirde yapıldığı anlaşılan, Efteni Gölüne dökülen çay üzerindeki köprü, bir saray kalıntısı, kalıntılarda 17 renkli Orfeus'a ait mozayik kompozisyonu. Romalılara ait surlar, Konuralp hamamı ve Konuralp camiidir. Birçok ilâh ve ilâhelerin heykellerinin, kitabeler, mezar taşları ve Venüs heykelinin teşhir edildiği müze de özellikle görülmelidir. Kaynak: 02.06.1966, Milliyet Gazetesi Turizm ilavesi, Sayfa 2

Konuralp Müzesi
Düzce İli Konuralp Beldesi, antik Roma kenti olan "Prusias Ad Hypium" üzerine kurulmuştur. Antik kente ait eserlerin korunmasını sağlamak ve sergilemek amacıyla 1977 yılında inşaatına başlanan müze binası 1992 yılında tamamlanmıştır.
1993 yılında eser teşhir-tanzimi yapılan Konuralp Müzesi 18.11.1994 tarihinde ziyarete açılmıştır.
Konuralp Müzesi'nde 1825 adet arkeolojik 456 adet etnografik ve 3837 adet sikke olmak üzere, toplam 6118 adet eser bulunmaktadır.
Söz konusu eserler müze bahçesi, arkeoloji, etnografya ve taş eserler salonları ile sikke bölümünde sergilenmektedir.
Müze bahçesinde, tamamı Konuralp'te ele geçirilen ve Roma Dönemine ait mimari parçalar, mezar stelleri, lahit, sütun ve sütun başlıkları bulunmaktadır.
"Arkeoloji Salonu"ndaki eserler Neolitik, Eski Tunç, Helenistik ve Roma dönemlerine ait olup; pişmiş toprak, bronz ve cam eserlerin değişik fonksiyon ve türdeki örnekleridir. Aynı salonda Konuralp yakınlarındaki Çavuşlar Köyü'nde ele geçirilen mezar buluntuları da sergilenmektedir.
"Etnografya Salonu"nda yakın geçmişimize ait 19.-20. yüzyıl Osmanlı kültürüne ait kıyafet, ev eşyası ve silahlardan oluşan eserler sergilenmektedir.
"Taş Eserler Salonu"nda Prusias kentine ait olan ve Konuralp'te ele geçirilmiş mermerden yapılmış çeşitli heykel ve mimari parçalar bulunmaktadır.
"Sikke Bölümü"nde ise Grek şehirleri, Roma imparatorları ve Osmanlı padişahlarına ait altın gümüş ve bronz sikkeler kronolojik olarak sergilenmektedir. http://www.kulturvarliklari.gov.tr/TR,43979/duzce---konuralp-muzesi.html


ANTİK ŞEHİR: PRUSIAS AD HYPIUM (KONURALP)
Düzce’ye bağlı Konuralp beldesinde yer alan antik şehrin tarihi, milattan önce 3. yüzyıla kadar dayanıyor. Konuralp ilk olarak tarih sahnesine Hypios adı ile çıkıyor. Doğudan batıya uzanan, Küçük Melen ve Tabak Çayları yakınında, ovada son bulan bir tepenin üzerine kurulan kasabanın adı Hypios’dan sonra Kieros olarak anılmaya başlamış.
Kieros’un tarihi de tam olarak aydınlatılamamıştır. Mariandynlere ve Herekleia Devleti’ne karşı harekete geçen Bithynler, kralları I. Prusias (MÖ 283 - MÖ 183)'ın eliyle Sangarios’un doğusundaki Kieros’u zaptettiler. Buraya Bithyn kolonisi yerleştirerek kısa zamanda eskisine göre daha bayındır hale getiren I. Prusias, şehri bir çok abidelerle süsledi ve tahkim ettirdikten sonra adını da değiştirdi. Böylece Kieros MÖ 2. yüzyıl sonlarında tarih sahnesinden çekildi. Burası Kralın adına izafeten “Prusias” ismini aldı. Bursa ve Gemlik’deki diğer Prusias şehirlerinden ayırt edilmek için bu yeni kente Prusias Pros Hypios, yani “Melen Kenarındaki Prusias” adı verildi. Prusias Pros Hypios, MÖ 74 yılına kadar Bithyn hakimiyetinde yaşadı. Kral, IV. Nikomedes, Philopater zamanında, siyasi çalkantılara maruz kaldı. Büyük Pontus Kralı Mithridates’in diğer Bithynia şehirleri gibi Prusias Pros Hypios’u istila ederek Pontus hakimiyetine soktu. Bithynia Kralı Nikomedes ise ölmeden önce krallığını Romalılar’a vasiyet yolu ile bıraktı. MÖ 74'ten sonra, Roma hakimiyeti başladı. Bu devrede Prusias Pros Hypios, Latin kültürünün tesiri altında kaldı. Merkezi Nikomedia olan Bithynia Pontus eyaletinin şehri olarak ve “Prusias ad Hypium” adıyla yaşayışına devam etti. Keşfedilen ve Fransız arkeologlardan Georges Perrot’nun ilim alemine kazandırdığı bir kitabeden, Prusias ad Hypium’da on iki kabile ve her birinin iki başının olduğu anlaşılmaktadır. Ekonomik hayatın Roma Çağı boyunca canlı olduğu, hemen hemen bütün devlet reislerine ait paralardan ve mimari eserlerden anlaşılmaktadır. Şehrin sembolü olan Tanrıça Tyche heykeli ve bu gün Tabak Çayı yatağında toprakla kapanmaya yüz tutan Roma Köprüsü, 3 kemerli ve 10 metre boyundadır. Prusias ad Hypium’un ilk çağlarına ait surlardan ise belirli bir iz kalmamıştır.
Roma Devri, 395'te sona ermiştir. Özellikle, imparatorluğun her yerinde olduğu gibi Prusias’da da dini akımların mücadelesi görüldü. Zira Hıristiyanlık önce gizli, sonra açıkça, eski ve Roma dini inançlarına meydan okuduğu gibi mağlup etmeyi de başarabilmişti. Roma Devri’nin sonlarına doğru, bilinmeyen sebeplerden dolayı İmparator 1. Teheodosius (378-395) 384 ve ya 385’de Paphlogonia ve Bithynia Eyaletleri’nden bazı şehirleri alarak, bunlarla oğlu Honorius’un adını verdiği Honorius Eyaletini kurmuştu. Yeni düzenlemede Prusias ad Hypium da bu eyaletin sınırları içinde önemli bir şehir mevkiini koruyabilmişti. 535 yılına doğru Prusias (Konuralp), Claudiopolis’ten sonra bölgede ikinci önemli şehir oldu. Konuralp’de bulunan Hac işaretli mezar mermerleri de bu devre ait arkeolojik kalıntılardandır. 395’de Büyük Theodosius öldü ve Roma İmparatorluğu resmen Doğu ve Batı olmak üzere ikiye bölündü. Bu dönemde Prusias ad Hypium da Doğu Roma İmparatorluğu sınırlarında kaldı. Düzce, Osman Gazi’nin beyliği sırasında Türk hakimiyetine katıldı. Orhan Gazi’nin mahiyetinde Geyve, Alp Suyu, Karacebüş hisarlarını fetheden Konur Alp,Akçakoca Bey ve Abdurrahman Gazi, Bizans devrinde Regio Tarsia adı verilen Akova’ya akınlara başladı. Konuralp, Bolu topraklarına karşı bir sefer düzenlemiş, Düzbazar’ı ele geçirdikten sonra da, şimdi yeri hala belirlenemeyen Uzunca-Bel’de Bizanslılar’la iki gün vuruşmayarak beklemiş ve arkasından son darbeyi vurmuştur. Osman Gazi, Düzce Pazarı (yani ovayı) ve Bizans Prusias’ını, Konur Alp’in yönetimine verdi. 14. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren bu bölge Konur Alp ili ve kısaca “Konrapa” diye anılmıştır. Daha sonradan da Üskübü olarak da geçmiştir. Bakınız.Konuralp beldesi tarih açısından çok zengindir. Yapılan Kazı çalışmaları sonrası tarihi surlar ve mozaikler bulunmuştur.
Konuralp'deki tarihi eserler 
ANTİK TİYATRO (40 BASAMAKLAR) 
Konuralp’in etnik zenginliğini gösteren en önemli kalıntılarından biri de tiyatrosudur. Halk arasında 40 Basamaklar olarak da bilinen antik tiyatro, MS birinci yüzyıla kadar yöreye hakim olan Prusias Krallığı döneminin sanatsal zenginliğini gösteren en canlı eserler arasındadır. Adı her ne kadar 40 Basamaklar olarak anılsa da, tiyatro ilk zamanlarından bu güne, sahnesi yıkılmış, oturma kademeleri ise yarı yarıya yok olmuş bir eser olarak kalmıştır.
Tepenin üst kısmına yaslanmış olarak duran tiyatro, yarı daire şeklinde olup, iki ucu kesilmiş, oturma kademeleri yarı daireden daha kısa bir şekil almıştır. Güneye bakan tiyatronun uzunluğu 100 metre, genişliği ise 74 metredir. Beyaz, sağlam ve mahalli güzel kalkerli taşlardan yapılmıştır.
Üst kısmındaki oturma kademelerinin yarısı iyi korunabilmiş durumdadır. Aslan pençeleri ile süslenmiş olan oturma kademelerini bölümlere ayıran yedi merdiven bulunuyor. Sahne binası büyük dikdörtgen şeklinde olan tiyatronun, sağda ve solda bir koridora açılan kemerli geçitleri ile orkestranın bulunduğu kesime geçiliyor. Kemerlerden yalnızca en sağdaki, yarı daire şeklinde ve örtülü olanı bugüne kadar ayakta kalmıştır.
Sahnenin önündeki üç büyük kemerli kapıdan ise bu gün yalnızca biri sağlam olarak duruyor. Cephede korniş altında büyük harflerle yazılı Yunanca kitabeden ise küçük bir parçası bugüne kadar muhafaza edilebilmiştir.
Yaklaşık 2000 yıllık tiyatronun alanı içinde kalan yapıların istimlak edilmesi, Konuralp Belediyesi tarafından çevre düzenlemesi ve aydınlatmasının yapılmasından sonra düzenlenen çeşitli etkinliklerle yeniden canlandırıldı. Antik Tiyatro son yıllarda düzenlenen festival ve konserlere de ev sahipliği yapıyor.
 
TYCHE HEYKELİ

1931 yılında bulunan ve halen İstanbulArkeoloji müzesinde sergilenen; 2,60 metre 
yükseklikteki heykel Bereket Tanrıçası Tyche'yi tasvir etmektedir. MÖ 4. yüzyıldaki heykeltıraşlık mekteplerinin tesiri altında, MS 2. yüzyılda yapılmış olan bu büyük heykelle birlikte bir de, üzerinden 10 satırlık kitabesi bulunan heykel kaidesi ortaya çıkarılmıştır. Şehrin sembolü olan Tanrıça Tyche'nin sol eli çeşitli meyve ve toprak ürünlerinden meydana gelen bir bereket boynuzu tutmakta. Aynı kolu üstünde ise elinde üzüm salkımı ile bir çocuk bulunmakta ve başında da bir taç bulunmaktadır.
SURLAR
Antik Roma çağına ait olan kale duvarlarından hiç bir kalıntı görülmüyor. Ancak, MS 253-268 yıllarında İmparator Gallienus zamanına ait sikkede, Prusias-ad-Hypium'un iki kuleli şehir kapısının tasviri görülmekte. Bizans çağı surlarının 200 metrelik bir kısmı ise hala ayakta. Bu surlar, Akçakoca Yolu kenarında, Antik köprünün bulunduğu yerin tam karşısından başlayarak Hamam Sokağı’na kadar devam ediyor. Evlerin bahçelerinde kalan surların bir kısmı bugün kimi yerde evlerin temelini kimi yerde de bahçe duvarlarını oluşturuyor. Yine şehir merkezinin güneyinde; Düzce’den gelen ana caddenin sağında Antik tiyatroya uzanan dar bir yol üzerinde bulunan ve “Atlı Kapı” adı ile anılan bir kapı bulunuyor. Sokağa da adını veren Atlı Kapı’nın ikinci defa kullanılmış olan mahal taştan büyük bir lentosu bulunuyor. Üzerinde at tasviri ve Yunanca bir kitabe bulunan taşın, bir Prusias vatandaşı tarafından annesine mezar kitabesi olarak yapıldığı sanılıyor. Surlar buradan itibaren bir süre daha güneydoğu istikametine doğru devam ediyor ve kare şeklinde bir kule ile son buluyor. Kale duvarları, bir biri üzerine konan kitabeli sunaklar, kaideler, tiyatroya ait oturma kademeleri ve büyük bloklarla yapılmış. Bizans dönemine ait olan surların büyük bir kısmı yarı yarıya toprak altında kalmış. Toprak üstünde bulunanlar ise ya evlere temel taşı olarak ya da bahçe duvarı gibi çeşitli amaçlarla kullanılıyor. Diğer tarafta şehrin yüksek kısmında, akropolde, Osmanlı dönemine ait surlar bulunuyor. Bu surların bulunduğu çevrede yörenin meşhur ağası Topçuoğlu Ailesi’nin konağının bulunduğu belirtiliyor.
tr.wikipedia.org/wiki/Konuralp,_Düzce

MERMER KÖPRÜ:Konuralp'in batısından geçip, Efteni Gölüne dökülen Tabak Deresi üzerinde; Akçakoca yolu ile Çilimli yol ayrımındaki mermer köprünün bu gün yalnızca 10 metrelik üç kemeri görülebiliyor. Beyaz mermer bloklardan ve hiç harç kullanılmadan yapılmış olması köprünün en büyük özelliği olarak tanımlanıyor.www.duzce.gov.tr › Beldeler
Arkeoloji ile ilgili her şey...
Arkeoloji.Biz

Hiç yorum yok

www.arkeoloji.biz. Blogger tarafından desteklenmektedir.