İZMİRLİLER İÇİN SAAT KULESİNİN ANLAMI
İZMİR SAAT KULESİ
Bu nadide
yapı kimin hangi şartlarda yaptığından ve tarihsel anlamından
çok İzmir denince şehrin adını bilen herkesin tanıyıp bildiği
bir simge, Şehirde yaşayanlar için en kolay buluşma noktasıdır.
İzmir'de bulunan 5 adet anıtsal saat kulesi içinde en eski tarihli olanıdır. Bulunduğu alan, yapılış macerası, tarihsel anlamı, mimari ve sanatsal özellikleri, monumental ve eşsiz bir eser oluşu , günümüzde taşıdığı anlam ve önemi ile öne çıkarak simgeleşmiş olan ''Konak Saat Kulesi'' 20. yy'ın hemen başında, modern zamanların başladığını ve bu çağda zamanın ne kadar önemli olduğunu anlatırcasına İzmir'deki yerini almıştır.
İnsanoğlu yerleşik toplumsal düzene geçişiyle birlikte sosyal yaşamındaki değişkenlerini öncelik sırasına koyarak düzenleme gereği duymuştur. Yaşamı boyunca ölçümleyebildiği en kısa zaman aralığından planlayabildiği en uzun soluklu işe kadar bir sıralama ve zamanlama çizelgesine ihtiyaç duyan insan zamanı daha iyi kullanabilmek adına; değiştiremediği, yavaşlatıp hızlandıramadığı kısacası etki edemediği bu soyut, kozmik kavrama uyum sağlayabilmek için yaşadığı çağın teknik olanakları çerçevesinde adına kısaca saat denilen ölçüm aygıtları geliştirmiştir. Antik çağlardan itibaren zamanı ölçümlemek ihtiyacındaki insan kum saati, su saati, güneş saati gibi düzeneklerle, dünyanın kendi etrafındaki bir turunu ve güneşin bulunulan noktayı aydınlatma sürelerini dilimleyerek saatler oluşturmuş; Kısa zaman ölçümleri yapmıştır. Bunun en iyi örneklerinden biri İzmir'in 50 km güneyinde bulunan Claros kutsal alanındaki güneş saatidir.
Günümüzde yaygın olarak kullanılan hassas elektronik saatlere tarih sahnesindeki yerini yakın zamanda terk etmesine rağmen bir başka çağın ürünü ve kullanım gereci olduğu için hemen antika konumuna yükselen mekanik saatler 12. yy'dan itibaren 8 yüzyıl boyunca insanoğluna hizmet vermiştir. Kaldı ki orta çağ boyunca herkesin sahip olamadığı bir ekonomik değer olan saat, meydanlara dikilen kulelerde ve şehirlerin önemli binalarında halkın kullanımına sunulmuştur.
Avrupa'da tarımsal mekanizasyon ve bunu tamamlayan sanayi devrimi ile birlikte zamanı en iyi şekilde değerlendirme anlayışı saati toplumsal kalkınmanın en önemli dinamiklerinden biri haline getirmiştir. Avrupa'da 14. yy'da yaygınlaşmaya başlayan saat kuleleri, yaşadığımız topraklarda çağın otoritesi olan Osmanlı İmparatorluğu'nda ancak 2 yüzyıl sonra görülmeye başlanmıştır. İlk örnekleri Balkanlardaki Banja Luka'daki Ferhat Paşa Camii saati (1577) ile Üsküp'te bulunan Saat Kulesi (1593) dir.
Osmanlının Batılılaşma Çalışmaları
Osmanlı Sultanı 2. Abdülhamit'in 1899 tarihli irade-i seniyye'si (ferman) gereğince 20. yy'ın ilk yıllarında Osmanlı şehirlerinde sayıları artan saat kuleleri Tanzimat dönemiyle birlikte kamusal alanlar ve binalarda batılılaşmanın en somut görüntüsü olarak ortaya çıkmıştır.
1901 yılında Sultan 2. Abdülhamit'in 25. taht yıl dönümü kutlamaları çerçevesinde onun şahsına atfen, halka armağan olarak yapılan İzmir saat kulesi, Anadolu şehirleri içinde monumental yapısı, sanatsal değeri, imalatındaki özen, izmir'in kent kültürüne olan katkısı, şehirle sağladığı uyumla ve benimsenmesiyle İzmir denince akla gelen simgelerden birine dönüşmüştür.
Sultan 2. Abdülhamit'in 25. cülûs (tahta oturma) yıl dönümü olan 1901 yılı 1 eylül tarihi bir yıl önce milli bayram ilan edilmiştir. İmparatorluğun pek çok kent ve kasabasında kutlamalar planlanmaktadır. Aynı amaçla İzmir'de, Vali Mehmet Kamil Paşa şehrin üst düzey memurları ve ileri gelenleriyle Hükümet Konağı'nda 1 ağustos 1900 günü bir toplantı düzenlemiştir. Toplantıda kutlamalarla ilgili görüşler sorulmuş ve kalıcı bir eser oluşturulması fikri benimsenmiştir. Sonuç olarak alınan karar; cülûsun 25. yılı anısına yaptırılacak olan ve sanat eseri nitelikleri taşıyacak çeşmeli bir saat kulesi aynı zamanda padişahın arzusunu da yerine getirecektir. Bu iş için kaynak halkın gönüllü bağışları olacaktır. Aynı toplantıda plan proje ve hazırlıklar için bir teknik heyet görevlendirilmiş ve bununla birlikte bir gümüş maketinin yaptırılarak padişaha sunulması da kararlaştırılmıştır.
20 ağustos günü yapılan ve Vali, Belediye Başkanı, askeri ve mülki erkan ile valilik mühendislerinin katıldığı ikinci toplantıda o günkü resmi adıyla ve padişaha atfen ''Hamidiye Kulesi'' olarak adlandırılan Konak Saat Kulesi'nin Vilayet Konağı karşısında Kışla-yı Humayun (Sarı Kışla) yakınında bir noktaya mermerlerle hazırlanacak sağlam temeller üzerine inşaası kararı alınmıştır.
1 eylül 1900 günü yapılacak temel atma töreni ve 24. cülûs kutlamaları sırasında alanın boş görünmemesi için 10 arşın (7.5 metre) boyunda tahta bir saat kulesi maketi 29 ağustos günü meydana dikilerek ışıklandırılmıştır.
Kışla-yı Humayun meydanında 1 eylül 1900 günü başlatılan tören ve kutlamalar çerçevesinde ilk etkinlik olarak Vali ve heyeti tarafından halkın büyük ilgisi ve katılımıyla temel atma töreni yapılmış, bunu takiben cülûs kutlamalarına geçilmiştir.
Törenleri takibeden günlerde inşaat faaliyeti tüm hızıyla devam etmiştir. Ekim ayına gelindiğinde yapılan harcama 1412 Osmanlı lirası gibi bir rakama ulaşmıştır. Bununla birlikte inşaat da gayet iyi bir durumda devam etmektedir.
Bu süreçte çeşmeli saat kulesinin imalatında, kullanılacak malzemenin evsafına ilişkin bütün teknik detaylar belirlenmiş ve inşaatın en güzel şekilde ve zamanında tamamlanabilmesi için; İzmir'e, Karşıyaka St. Helena kilisesi başta olmak üzere güzel mimari eserler kazandırmış olan Fransız mimar Monsieur Raymond Charles Pere'ye 1700 Osmanlı lirasına ihale edilmiştir. Teslim tarihi 1901 yılının cülûs törenlerinden önce olacaktır.
Bu süreçte İstanbullu kuyumcu Zingulli Usta'ya yaptırılan altın ve değerli taşlarla tezyin edilmiş gümüş saat kulesi maketi Padişah'a takdim edilmek üzere, Belediye Başkanı Eşref Paşa tarafından 25 mart 1901 tarihinde Sarayın Mabeyin Baş Katibi'ne teslim edilmiştir.
Hedeflenen 1 eylül 1901 gününe gelindiğinde tüm İmparatolukta yapılan cülûs törenlerinin en görkemli ve heyecanlısı ile açılışı yapılan Konak Saat Kulesi; İzmir'in Vilayet Konağı ve Kışla ile çevreli en önemli meydanında simgeleşecek bir eser olarak şehre hizmet vermeye başlamıştır.
Mimari özellikleri
Cumhuriyet döneminde resmi olarak Atatürk Meydanı, halk dilinde Vali Konağı'na atfen Konak Meydanı olarak adlandırılan ve halihazırda devletin resmi kurumları ve özel kurumların merkez binaları ile çevrili olduğu için her gün yüz binlerce insanın geçtiği şehrin en önemli meydanını süsleyen Saat Kulesi hem mimarisinde hem bezemesinde Batı tarzıyla Orientalist üslubun çok başarılı bir şekilde kompoze edildiği 25 metre boyunda bir eserdir.
81 metrekare taban alanına sahip yapı sekizgendir. Bununla birlikte sekizgenin 4 dar kenarına eklemlenen dörtgen çeşme yapıları kulenin ilk katını haç formuna değiştirmektedir. Dörder sütunla yere basan arabesk motiflerle bezeli kemerler üzerindeki çatı bölümü palmet sırası ile çevrelenen, baklava çiyesi içinde rumi motiflerle tezyin ve üstlerinde alem bulunan birer kubbe ile örtülü su yapıları içinde, istiridye kabuğu formlu çanağı olan birer fıskiye bulunmaktadır. Her dört yapının da dışa bakan üç kenarında birer çeşme ve yine motiflerle bezeli dörtgen, mermer su yalakları bulunmaktadır.
Zemin seviyesinde su yapıları arasında kalan diğer dört duvar yüzeyinde örgü demir kapılarla örtülü kemerli giriş ve aynı zamanda ışıklandırma açıklıkları bulunmaktadır. Her bir kapının iki üst yanında ay içinde yıldız motifi işlidir.
İkinci kat; dar kenarlarında 1'er geniş kenarlarında 3'er ve sekiz köşenin her birinde birbirine bitişik 3'er olmak üzere, bir yeşil bir pembe olarak birbirini değiştiren 40 adet sütun üstünde yine arabi motifle tezyin edilmiş kemerler ve bunların üstünde palmet motifi sırası ile sonlanarak kulenin ana gövdesini saran ve kuleye estetik katkısı oldukça yüksek bölümdür.
Kulenin ana gövdesini oluşturan üçüncü kat yine 4 dar 4 geniş yüzeyli 8'gen prizma olarak yükselir. Baklava motifleri ve içlerinde beş köşeli yıldızlarla bezelidir. Kulenin orta yüksekliğine denk gelen seviyede geniş yüzeylere yapılmış gövdeye yapışık yarım sütun kemer ve altında küçük süs balkonları bulunmaktadır. Bu dört balkonun sadece kuzeye bakanının arkası içe açılmaktadır. Ana gövdede saat bölümünün hemen altına kulenin imalatı sırasında Doğu ve Batı yüzeylere Osmanlı arması, Kuzey ve Güney yüzeylere Sultan 2. Abdülhamit'in tuğrası kabartma olarak işlenmiştir. Cumhuriyet döneminde, 1927 yılında çıkan Milli ve Resmi Binalarda kullanılan tuğra arma ve methiyelerin kaldırılması hakkındaki kanun uyarınca söz konusu armalar kaldırılarak yerine Ay yıldız kabartmaları konulmuş olup; Bu değişim kişisel simgeden toplumsal simgeye dönüşümün yani yönetici odaklı toplumdan, toplum odaklı yönetime yükselişin, kısaca Cumhuriyetle birlikte değişen siyasi şartların güzel bir örneğidir.
Kulenin üç sıra mukarnasla genişletilerek geçilen saat bölümünde dönemin Alman İmparatoru Kayzer 2.. Wilhelm tarafından hediye edilen 22 dişli çarktan oluşan mekanizmaya sahip kadranlarının çapı 75 cm olan ve iç aksamında 1901 tarihi işli saat yer almaktadır.
Palmet motifleriyle süslü bir tacla sonlanan ana gövdenin üzerinde daralan çan bölümü dar yüzeyleri kapalı, geniş 4 yüzeyi 12 sütunla destekli bir kubbe ile kapalıdır. Kubbenin üstünde bulunan alemle onun yanına eklemlenen ve güneyi gösteren kürecik dikkat çekici bir kompozisyondur.
Saat Kulesi 1974 yılında yaşanan depremde zarar görmüş ve en üst bölümü oluşturan çan kulesi yıkılmıştır. Bunu takip eden 2 yıl içinde eskiye sadık kalınarak restorasyonu yapılmış olup, halen hizmet vermeye devam etmektedir.
Bu nadide yapı kimin hangi şartlarda yaptığından ve tarihsel anlamından çok İzmir denince şehrin adını bilen herkesin tanıyıp bildiği bir simge, Şehirde yaşayanlar için en kolay buluşma noktasıdır.
İzmir'liler yaşadıkları şehrin tanımlaması sırasında adı geçen Saat Kulesi'nin varlığından daima kıvanç duyarlar.
Yorum Bırakmak İster misiniz?