Header Ads


Metropolis, Yunan Savaş Tanrısı Ares’in Koruduğuna İnanılan Kent

 

Metropolis (Küçük Efes)

Küçük Menderes Havzası’nın batı ucunda Antik Gallesion Dağı (Alaman)  yamaçlarına yaslanmış tepede kurulmuş olan bu İon kenti, Ephesos'a 30, İzmir'e ise 40 kilometre uzaklıkta Kaystros (Küçük Menderes) ovasına hâkim konumdadır. Antik Kaystros nehri, günümüzün Küçük Menderes'i yüzyıllardır bu ovaları sulamış, alüvyonlu topraklarıyla ovaların bereketi ve Smyrna-Ephesos arasında ticaret yolu üstündeki konumu Metropolis'i zengin kılmıştır.

Mozaikli Salon Ariadne tasviri, diğer mozaik Satyros maskı  ve  hayvan tasvirleri. (https://www.izmirdergisi.com/tr/dergi-arsivi )

Metropolis Antik Kenti benim için küçük Efes olarak adlandırdığım ören yeridir. Metropolis küçük bir kent olmasına rağmen çevresi, konumu, buluntuları ve yapıları ile oldukça etkileyicidir. Günümüze kadar gelen yapıları bu bölgede yaşayan insanların yaşam tarzları, inanışları ve gündelik yaşamları hakkında bilgi verir. Doğal bir yamaç üzerine kurulan tiyatrosu, bouleuterion (meclis binası), stoa (sütunlu galeri), 2 adet hamam yapısı, paleastra (spor alanı), mozaikli salon, Peristylli ev, dükkanlar, latrina (tuvalet), cadde ve sokaklardan oluşan teraslama şeklinde bir yerleşim yeridir.  Ören yerinin son durağı olan Akropole mutlaka çıkmanızı öneririm çünkü çıkınca o dönem insanların su ihtiyacını karşılayan sarnıç yapılarını ve tüm Torbalı Ovası ve kent çevresini görebileceğiniz muazzam bir tabloyla karşılaşır ve çıkarken zorlandığınız bu alanda durup manzaraya bakarak yorgunluğunuzu atabilirsiniz.

         

Metropolis Antik Kentinin stratejik avantajlarından birisi de Ephessos’a olan yakınlığıdır. Strabon’a göre Ephesos’a 120 stadia ( yaklaşık 24 km) uzaklıkta bulunan Metropolis bu kente ulaşan rota üzerinde bulunması sebebiyle tarih boyunca önemli bir durak merkezi olmuştur. Romalı tarihçi Pilinius, Metropolis’in M.Ö. 1. yüzyılda Ephesos’un conventus’u (mahkeme bölgesi) içerisinde olduğunu belirtmiştir. Metropolis’in 6 km güneyinde yer alan Ahmetli’de bulunan bir sınır taşı ise Ephessos Artemis kutsal alan sınırlarının Metropolis’e kadar uzandığını göstermektedir. Bu komşuluk ilişkileri sayesinde Metropolis Ephesos gölgesinde gelişen ve büyüyen bir şehir haline gelmiştir.


Siyah beyaz bir foto, altı kareden oluşan mozaik karelerin içinde çeşitli insan ve hayvan figürleri
ile bitkisel motifler var. Metropolis Mozaikli Salon Ariadne tasviri, diğer mozaik Satyros maskı 


Metropolis Hellenistik dönemde yoğun bir yapılaşmaya girmiş tiyatro, Stoa, Bouleuterion (Meclis Binası),yapılmış, Roma döneminde ise özellikle doğu yamaçlarında İmparatorluk geleneğine uygun zengin evleri, atölyeler, dükkanlar, hamam ve Gymnasium (Augustus döneminde bir yazıta göre kentte bir gymnasiumun bulunduğunu ve yöneticiliğini Aleksandra Myrton adlı bir kadının yaptığından bahsedilir.) yapıları inşa edilmiştir. 

İlginizi çekebilir: 
İzmir'in Torbalı ilçesinde, 2 bin 500 yıl öncesine uzanan tarihiyle Helenistik ve Roma dönemi uygarlıklarını bugüne taşıyan Metropolis Antik Kenti'nde bir tarlanın da kamulaştırmasıyla sürdürülen kazılarda, 40 metre uzunluğunda mozaik zemine sahip imparatorluk salonu, çarşı olarak kullanılan odalar ve su kuyusu ortaya çıkarıldı.

Homeros, Kaystros Nehri’nin suladığı bu topraklardan “ASYA Çayırları” olarak bahsetmektedir. Temel geçim kaynağı bağcılık ve şarapçılıktır. Strabon'a göre, Khios, Lesbos ve Kos adalarında en iyi şaraplar elde edilmesine rağmen Samos adasında iyi şarap çıkmaz. Gerçekten de Ephesosluların ve Metropolislilerin şarapları iyidir. Mesogis Dağı, Tmolos Dağı ve Katakeumene ülkesi, Knidos ve Smyrna ve diğer daha az önemli yerler hem zevk vermek hem de tıbbi amaç için kullanılan çok iyi cins şarap elde ederler.” der. Metropolis, Samos (Sisam Adası), Khios (Sakız Adası), Klazomenai (Urla) ve Tmolos (Bozdağlar) ile birlikte en güzel şarabın üretildiği yerlerden biri olduğunu yazmaktadır. Günümüzde şarapçılık ile ilgili herhangi bir üretim yapılmamaktadır. 

Metropolis Antik Tiyatrosunun kalıntıları içinde on kişi kalıntılara bakıyor.
Güzel bir bahar günü.

Metropolis, Ephesos ve Smyrna gibi iki büyük kenti birbirine bağlayan ticaret yolunun ortasında bulunmasından dolayı savaşlara, ticaret ilişkilerine ve dini ziyaretlere olanak tanımıştır. Çevredeki zengin mermer yatakları da önemli bir gelir kaynağıdır. Kentte ele geçen yazıtlarda Hegesias isimli bir bankerin varlığından yola çıkarak kentte ticaretin ne kadar geliştiği öğrenilmiştir. Metropolisli zengin yurttaşlar kentlerinin güzelliği için cömert davranmışlar, stoa (üstü kapalı gezinti yolu), tiyatro, hamam-gymnasion  kompleksi gibi anıtsal yapıların inşasına parasal katkıda bulunarak bir bakıma sponsorluk mekanizması oluşturmuşlardır.

Metropolis kentine adını bir ana tanrıça (Meter Gallesia) olan Kybele adını vermektedir. Savaş tanrısı Ares de kenti koruduğu için bu kentte çok saygı görür. Metropoliste bulunan sunu objesi olarak kullanılan buluntular burada Grek tanrı ve tanrıçalarının yanı sıra Anadolu kökenli Kybele Kültünün de geleneksel olarak varlığının sürdürdüğünü göstermektedir.

Bizans döneminde Ephessos'un Hristiyanlığın önemli bir merkezi olmasının yanı sıra Metropolis’in batıda sırtını dayadığı Gallesion Dağının sarp yamaçlarındaki bir mağarada inzivaya çekilen Aziz Lazarus’un burada öğretilerini yaydığı ve mağaranın çevresine bir sütun ve inziva yeri inşa ettirdiği bilinmektedir.  Metropolis Teritoryumunun bu dönemde Hristiyanlık adına önemli bir coğrafya olması stratejik konumunun başka bir özelliği olarak ortaya çıkmaktadır.

Bizans döneminde piskoposluk merkezi olan kent, imparatorluğun durumuyla bağlantılı olarak gerilemeye başlamıştır. 14. yüzyılda Türk akınlarına karşı yapılan kale antik yapıların üzerinde yer almaktadır. 15. yüzyıldan sonra yerleşim terk edilmiş ve Torbalı Ovasına taşınmıştır. 

İlginizi çekebilir: İzmir'in Torbalı ilçesindeki Metropolis antik kenti kazılarında 2 bin 200 yıl öncesine ait kadın mezarında 50'nin üzerinde koku şişesi, tokalar, aynalar, yüzükler bulundu.


Hiç yorum yok

www.arkeoloji.biz. Blogger tarafından desteklenmektedir.