Arkeolojik Bilgiler Işığında: Homeros İzmirli mi?
Neşe Uzunkaya'nın yine kaleminden İzmir ile ilgili çok güzel bir antik hikaye ve günümüz karşılaştırılması yapılmış. İzmir'in doğal güzelliği olan Karagöl ile ilgili mitolojik hikaye ve anlatıcı Homeros'un İzmirliliği üzerine keyifle okuyacağınız yazısını paylaşıyoruz.
KARAGÖL, TANTALOS VE HOMEROS
Türkiye’nin her
bölgesinde Karagöl adı yaygın olarak kullanılıyor. Sivas, Murgul, Şavşat, Giresun, Niğde,
Tunceli, İzmir Dikili, Yamanlar, Denizli Beyağaç, Artvin Borçka, Sakarya Taraklı,
Ankara Beypazarı ve Çubuk’ta Karagöl adını taşıyan göller bulunuyor.
İzmir’in hemen omuz başında dikilen Yamanlar Dağı’ndaki Karagöl, aynı adla anılan diğer göllerden mitolojik öyküsü ile ayrılıyor. |
Buna benzer öyküleri turizm madeni olarak parlatıp işleten ülkelerden birinde bulunmuş olsa ziyaretçi akınına uğrayacak olan “bizim Karagölümüz” ise mütevazı ölçülerde ilgi ile yetinmek durumunda.
TANTALOS’UN ÖYKÜSÜ
Yemyeşil ormanlar arasındaki
bu küçük ve şirin gölün mitolojide önemli bir yeri var. İzmirliler eski zamanlarda, Bayraklı'ya
yerleşmeden önce Karagöl'ün bulunduğu çevrede yaşarmış. Smyrna’dan Magnesia’ya
doğru uzanan bölgedeki en korunaklı yer olan Sipylos Dağı çok verimli
topraklara ve zengin maden yataklarına sahipmiş. O çağda
buraların hakimi olan Tantalos, Frigya halkı ile birlikte Sipylos Dağı'nda
yaşar ve güçlü devletini buradan yönetirmiş. Günümüzden 3000 yıl kadar önce
Frigya Kralı olduğu söylenen hemşehrimiz Tantalos, efsaneye göre tanrıların
sofrasına oturabilen tek insanmış. Ancak onca güç ve ayrıcalık Tantalos’a
mutluluk getirmemiş.
Spylos ormanlarındaki
sarayında saltanat süren Tantalos’un Peleponnes Yarımadası’na ismini verecek ve
olimpiyat oyunlarını başlatacak olan Pelops isimli bir oğlu ile Manisa'da “Ağlayan
Kaya” haline gelecek olan Niobe isimli bir kızı varmış. Kader ağlarını örmekte
gecikmemiş ve işler değişmiş. Anadolu tanrıçası Kibele'ye inandığından Helen
tanrılarını küçük gören ve onların güçlerini sınamaya kalkan Tantalos, Olimpos tanrılarının hışmına uğramış. Çağlar
boyunca Tantalos’un kötülüklerini anlatıp duran Helen efsanelerine göre, Kral
Tantalos tanrılara ait kutsal şarap ile ambrosiayı çaldığı, tanrıların
hoşgörüsünü kötüye kullandığı, aşağılamaya çalıştığı için onların azabını ve
gazabını üstüne çekmiş.
Müthiş bir cezaya çarptırılan Tantalos Sipylos
Dağı'nın bir yarığından atılarak yeraltındaki cehenneme, Hades’e gönderilmiş. Tantalos,
Zeus tarafından varlık içinde mahrumiyet çekmeye, ebedi açlık ve susuzluğa
mahkûm edilmiş. Çenesine kadar yükselen berrak
suların içinde durduğu halde içmek için eğildiğinde su toprağın içine çekiliyormuş. Başının
üzerine üzümler, armutlar, narlarla yüklü ağaç dalları uzanıyormuş. Meyveleri koparmak
için elini uzattığında rüzgar dalları kaçırarak uzaklaştırıyor, Tantalos
yiyeceklere bir türlü ulaşamıyormuş. Su ve yiyecek yönünden bolluk içinde
yaşayan Tantalos sonsuza kadar aç ve susuz kalmaya mahkum olmuş. Bu
korkunç ceza dünyanın her köşesinde “Tantalos İşkencesi” olarak adlandırılmış.
HOMEROSUN MİRASI
Tantalos’un
öyküsünün unutulmayıp günümüze kadar aktarılmış olmasını Homeros’a borçluyuz.
Homeros daha birçokları gibi bu öyküyü de memleketine miras bırakmış. Bunu
işleyip yararlanmasını bilmek de bizlere düşüyor.
Kıyısında
doğduğu, sularında yüzdüğü Meles Çayı’na atfen “Melesli” lakabıyla anılmış olan
Anadolu’nun öz evladı İzmirli ozan Homeros, ünlü eseri Odysseia’da Tantalos'un
çektiği acıları etkileyici biçimde anlatmış. Tantalos'un atıldığı yarık zamanla
suların birikmesiyle göl haline gelmiş ve adına Tantalos Gölü denilmiş.
Mitolojinin konusu olmuş o göl, tektonik çöküntü alanında oluşmuş, bizim
Karagöl diye adlandırdığımız gölden başkası değil.
Karşıyaka ilçe merkezine 27 kilometre
mesafede, Yamanlar Dağı’nın eteklerindeki düzlükte, deniz seviyesinden yaklaşık
810 metre yükseklikte olan Karagöl, 35 hektarlık alanı kaplayan sularıyla
binlerce yıldır insanları cezbetmeye devam ediyor. Karagöl’ün oluşumu üzerine yapılmış bilimsel
çalışmalar, gölün “fay aynasında oluşan bir heyelan gölü” olduğunu ortaya
koyuyor. Menemen ve Manisa üzerinden de
ulaşılabilir olan gölün suyunun tatlı ve su kalitesinin genel olarak iyi olduğu
belirtiliyor. Her mevsim ilgi gören gölün ve ormanlık mesire alanının korunması
için daha fazla özen ve önlem gerekiyor.
HOMEROS “İZMİR’İN HEMŞEHRİSİ”
Dünyaca ünlü
ozanımız Homeros’u benimsemek ve sahiplenmek, en az onun mirasına sahip çıkmak,
gereğince yararlanmasını bilmek kadar önem taşıyor.
İzmir
Büyükşehir Belediyesi’nce 2008 yılında Bornova’da oluşturulan rekreasyon alanına Homeros Vadisi
adı verildi. Homeros’a barınak olduğu düşünülen mağaraların ve 18 göletin
bulunduğu, 103 kuş türünün yaşadığı, 7 kilometrelik vadiyi kapsayan 500
dekarlık rekreasyon alanı “Homeros Vadisi” ve yine adının verildiği “Homeros Bulvarı”
ile çağları aşan ozanımızın anısının yaşatılması amaçlandı.
Tarihte
bilinen ilk ve en büyük şair olan Homeros kadar gelmiş geçmiş tüm dünya
halklarını etkilemiş bir başka ozan daha yoktur. Antik çağdan modern dünyaya
ulaşabilmiş benzersiz lirik destansı eserler İlyada ve Odysseia’nın yazarı Homeros,
İzmir’de doğmuştur.
Öte yandan Homeros’a sahip
çıkmaya hevesli başka kentler de var. Homeros’un
doğum tarihi hakkında net bir bilgiye sahip
olmasak da bazı tarihçilere göre M.Ö. 8. yüzyıl civarında, başta Smyrna
(İzmir) olmak üzere yedi farklı yerde doğmuş olabileceği düşünülüyor. Bu yedi
yerin Smyrna, Sakız Adası, Kolophon, Argos, Atina, Rodos ve Salamis Adası olabileceği
tahmin ediliyor.
Yedi kent Homeros’a sahip çıkarak, kendi hemşehrileri olduğunu iddia etmekteler. Bu kentlerden Salamis, Argos, Atina ve Rodos’ta Homeros’un yaşadığını ileri sürebilmek için eldeki tarihi bilgilerin hiçe sayılmış olması gerek. Çünkü Homeros, destanlarını bir Anadolu lehçesi olan İyonca-Aiolca karışımı bir üslupla söylemiş, bu sözlü şiirler daha sonra yazıya geçirilmiş. İyonya ile Aiolya’nın sınır kenti İzmir’dir. O çağlarda bu eserleri Yunanistan’da yazabilecek, hatta okuyacak ve anlayacak bir kültür düzeyinin bulunabilmesi imkansız görünmektedir.
Tarihte bilinen ilk ve en büyük şair olan Homeros kadar gelmiş geçmiş tüm dünya halklarını etkilemiş bir başka ozan daha yoktur. |
Homeros’tan
ancak iki yüzyıl sonra Solon, alışveriş için geldiği Anadolu’da okuma yazma
öğrenebilmiştir. Homeros’un Sakızlı olduğunu gösterecek en ufak işaret ve
belge de yoktur. Yalnızca Homeros’un Sakız’a sürgün gittiğine dair
söylentiler vardır. Adada, buna dayanak olarak gösterilen, Homeros Kayalıkları diye
adlandırılan bir yer bulunmaktadır. Geriye Kolophon (Değirmendere) ve
Smyrna (İzmir) kalmaktadır. Homeros’un en ünlü lakabı ‘Melesigenes’, yani
‘Meles Çayı’nın çocuğu’dur. Meles Çayı İzmir’de olduğuna göre Homeros’un
İzmirli olduğu iddiası ağırlık kazanmaktadır. Tarafsız bilim adamları da bu
görüştedir.
M.Ö.
750-700 yılları arasında yaşadığı öne sürülen Homeros’un şiir yeteneği çocukken
keşfedilmiş. Şiir dehasının yanı sıra güçlü bir zihne sahip olan Homeros, kendi
çağının en ünlü şairlerinden biri olma yolunda hızla ilerlemiş. Antik dünya
yazarlarının güzelliğini, zenginliğini anlata anlata bitiremedikleri Smyrna’da
yetişen Homeros, yaşadığı dönemin önemli şehirlerini de gezmiş.
Homeros’un
başyapıtı İlyada Destanı, Greklerle Anadolu Troya halkı
arasında 10 yıl süren savaşların son kırk günlük bölümünü içerir. Yurt sevgisi
ile tutuşan Homeros, yaklaşık 16 bin mısradan oluşan bu destanında açık ve net
olarak Troyalıların tarafını tutmuş, Yunanlı önder ve savaşçıları gaddar ve
saldırgan olarak göstermiştir. Onun Anadolulu olduğunu gösteren en büyük kanıt
da budur.
Homeros’un
ikinci yapıtı Odysseia Destanı ise Troya savaşlarından on yıl sonraki dönemi
anlatır. Yaklaşık 12 bin mısradan oluşan eserde, Odysseus isimli savaşçı kralın
yurduna dönebilmek için çıktığı uzun ve zorlu yolculuğu, evine ocağına
ulaşabilme çabası işlenir. Anadolu uygarlıklarının en eski tarih ve kültür
kaynakları olan İlyada ve Odysseia destanları, dünya edebiyatının en çarpıcı
metinleri olarak günümüz yaşamında etkisini tüm şiirselliği ile sürdürmektedir.
SAKIZ ADASI’NDA “HOMEROS’UN KÖYÜ”
Sakız
adalıların iddiasına göre burası Homeros için
oldukça önemli sayılırmış. Bazı kaynaklarda Sakız Adası’nda doğduğu iddia
edilmekte. Olaylar karşısında sahip olduğu soğukkanlılığı ile bilinen Homeros adada
gezip dolaştığı yerlerde sürekli çalgısını çalıp şiir okuyarak büyük bir hayran
kitlesi edinmiş.
Sakız Adası Homeros’un anısını ilk günkü gibi yaşatmakta kararlı ve
ısrarcı görünüyor. Sakız adalılar, iki eserinde yöreye ait dini inanışları,
gelenekleri ve efsaneleri derleyerek büyük bir kültürel katkı sağlayan Homeros’un
hatırasının ada ile bütünleşmiş olduğunu vurgulamaktan geri kalmıyorlar.
Doğduğu düşünülen köy başta olmak üzere pek çok yerde Homeros’un adı unutulmuyor,
dilden dile dolaşıyor.
Homeros’un
gerçekten yaşadığı konusunda tereddütleri bulunan bazı araştırmacılar olsa da
Homeros’un var olduğuna ve Sakız Adası’nda doğduğuna inanmaya devam eden
adalılar hala onun hikayelerini anlatmakta. Homeros adının “köle” anlamına
geldiği dile getiriliyor. Homeros’un gözlerinin görmediğine dair bazı
kaynaklarda yer alan bilgi ise kesinleşmiş değil.
Sakız Adası’ndaki Homeros Taşı ziyaretçilerin ilgi gösterdiği kalıntılar
arasında yer alıyor. Ada turları kapsamında
Homeros ile ilgili bilgiler ve sahip olduğu özellikler ziyaretçilerle
paylaşılmakta. Sakız Adası’na gidenlere Homeros’un doğduğu iddia edilen köyü
ziyaret etmeleri için organizasyon hizmetleri sağlanmakta.
Ege’nin bu
yakasında ise Ahmetbeyli’deki antik Klaros kazılarında bulunmuş Helenistik
döneme ait Homeros heykeli İzmir Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmekte. Didyma ile
birlikte Anadolu’nun en önemli iki kehanet merkezinden biri olan Klaros,
kuzeyindeki Kolophon’un 13, güneyindeki Notion’un 2 kilometre yakınında. Heykelin
gövdesi ve başının aynı yerde, farklı zamanlarda bulunmasının, İzmir ve Efes
müzelerinde saklanıp yıllar sonra birleştirilmesinin de ilginç bir serüveni
var.
Yorum Bırakmak İster misiniz?