GÜZEL VE ETKİLİ KONUŞMANIN(RETORİKA) TARİHİ VE NASIL GELİŞTİĞİ ÜZERİNE, GÜZEL KONUŞMA(BELAGAT) YETENEĞİ NASIL KAZANILIRIN SORUSUNA CEVAP...
Söylemsel iknada çok önemli yerleri olan iki biçim vardır. Bunlar, birbirine çok karıştırılan ve bazen birbirinin yerine kullanılan retorika (belagat) ve demagojidir.
|
retorik nedir? |
Demagoji nedir? sözlüklerde; bir tartışmada kelime oyunları yaparak, delilleri çarpıtarak veya düzlem dışına kayarak söz konusu tartışmadan üstün çıkma çabası ve halk avcılığı, yani bir topluluğun düşünce ve duyarlılıklarına uygun cümleler kullanarak, onlarla çelişmeden kendi menfaatini korumak; çıkarlarının gereklerini yerine getirirken cümlelerle oynayarak toplumun menfaatlerine uygun davranıyor gözükmek, bu niyetle yapılan söz oyunlarına ve süslü ifadelere dayanan konuşma ve kitlelerin zaaflarından yararlanarak, insanların hislerini okşayarak kendi menfaatini koruma tavrı olarak tarif edilir.
Retorika nedir sorusunun cevabı ise neredeyse demagoji ile türdeştir: güzel, etkili ve çarpıcı söylevcilik; sözcüklerin etkiyi bir biçimde kullanıldığı edebi yazı veya konuşma ve çoğunlukla samimiyetsizlik ve abartı ima eder bir biçimde, gösterişli ya da süslenmiş kelimelerden oluşan ifade.
Gündelik hayatta hepimiz, biraz da insan olmanın bir sonucu olarak birileriyle konuşmak zorunda ya da ihtiyacındayızdır.
Çünkü karşılıklı iletiler yoluyla herhangi bir durumun, olayın, sorunun ya da genel anlamıyla konunun konuşularak -konuşmanın ilk anda ifade ettiği anlamdan çok, üst düzey entelektüel istişaresi ya da alt düzey sıradan detaylandırılması da kastedilerek- halledilmesi gerekir. Öyle ya da böyle herkes bu yapının içindedir. Modern dünyada belki kişilerin karşı karşıya olması gerekmemektedir. Ancak her durumda yapı, bir karşılıklılık ilkesini zorunlu tutar. Bir kitap her ne kadar bir nesne ise de yazarının dilini temsil ettiği için varsayımsal bir kişiliktir ve okuyucu bilerek ve isteyerek bir tartışma durumu yaratır.
Retorik felsefe Nedir?
Tartışmanın gerçekleştiği konumda mutlak anlamda -her zaman- baskın olan bir taraf vardır; yani, özgül koşullar dışında (fiziki veya biyolojik engellerin bulunduğu çevresel olumsuzluklar) taraflardan biri, göreli olarak diğerine baskındır. Bu baskınlığın birçok nedeni olabilir; ancak hemen hemen bütün nedenler kişisel veya yine kişinin sahip olduğu donanımsal üstünlüklerdir; mesela taraflardan biri konuşulan dili gramer anlamında iyi biliyorsa düşüncelerini daha derli toplu anlatacak ve karşısındaki kişiye kendisini daha iyi anlatacaktır. İnsanlar, etki sayesinde başkalarını kendilerinin “öyle oldukları”na inandırmayı amaçlarlar. İşte asıl problem buradadır: inandırmak, yani ikna etmek.
Birini ve ya birilerini herhangi bir konuda ikna ettiğiniz anda kalelerini ele geçirmişsinizdir; o, artık sizin gibi düşünmeyi tercih edecektir. Ancak bu süreç hemen gerçekleşmez ve bazen uzun zaman alır. Sürecin bazen çok uzun zaman gerektirmesi nedeniyle söyleme dayalı ikna (söylemsel ikna) bazı sorunlar içerir. Bu sorunların başında iknayı gerçekleştiren coşkulu anlatım (narration) ile anlatıcı (narrator) arasında mutlak bir uyum olması gerekliliği gelir. Yalanlarıyla sürekli yanlış durumlara düşmüş birinin herhangi bir ifadesi özgül bir anda nesnel gerçekliği ne kadar tam olarak karşılasa da diğer insanları inandırması beklenemez.
Bu sorunun en uygun çözümü anlatıcının anlattığına kendisinin de inanmasıyla sağlanabilir. Aksi takdirde her durum için çok iyi rol yapmak gerekir. İknanın ikinci sorunu ne söylendiği ile ilgilidir. Ancak ne söylendiğini tek başına ele almak teknik bazı problemler doğurur; çünkü söylenenin nasıl söylendiği bazen söylenenden de fazla önem kazanır.
Belagat ve retorik arasındaki fark nedir?
Söylemsel iknada çok önemli yerleri olan iki biçim vardır. Bunlar, birbirine çok karıştırılan ve bazen birbirinin yerine kullanılan retorik (belagat) ve demagojidir.
Demagoji nedir? sözlüklerde; bir tartışmada kelime oyunları yaparak, delilleri çarpıtarak veya düzlem dışına kayarak söz konusu tartışmadan üstün çıkma çabası ve halk avcılığı, yani bir topluluğun düşünce ve duyarlılıklarına uygun cümleler kullanarak, onlarla çelişmeden kendi menfaatini korumak; çıkarlarının gereklerini yerine getirirken cümlelerle oynayarak toplumun menfaatlerine uygun davranıyor gözükmek, bu niyetle yapılan söz oyunlarına ve süslü ifadelere dayanan konuşma ve kitlelerin zaaflarından yararlanarak, insanların hislerini okşayarak kendi menfaatini koruma tavrı olarak tarif edilir.
Retorik nedir sorusunun cevabı ise neredeyse türdeştir: güzel, etkili ve çarpıcı söylevcilik; sözcüklerin etkiyi bir biçimde kullanıldığı edebi yazı veya konuşma ve çoğunlukla samimiyetsizlik ve abartı ima eder bir biçimde, gösterişli ya da süslenmiş kelimelerden oluşan ifade.
Retoriğin teknik temelleri
Retorika terimi ilk kez Platon’un “Gorgias” diyalogunda “sanat” anlamında kullanılır. Antikçağ’da geniş anlamıyla “dili ikna edici biçimde kullanma sanatı” olarak tanımlanmıştır.
|
Platon Retorik terimini
ilk kez Gorgias diyaloğunda kullanmış |
Retorik Terimi ilk kez nerede Kullanıldı?
Platon bu işlevi, iyi insanlar kadar kötü insanlarında gerçekleştirebileceğini düşündüğünden, retorikayı sanatın gerçek anlamını taşımadığından dolayı küçümser. Aristo ise farklı bir yaklaşımla retorikaya felsefi bir temel kazandırmaya çalışır. “Tekhne Rhetorike” adlı yapıtıyla, kendinden sonraki felsefe okullarının retorik sanatını yorumlamalarına öncü olmuştur.
Bu düşünceler, Atina’nın düşün dünyasındaki ilginin, insan ve toplum yaşamına kaymasıyla birlikte ortaya çıkan sofist’ler aracılığı ile yayılmıştır. Gezginci öğretmenler adı verilen bu gurubun içinde özellikle Protagoras, Gorgias ve Isokrates gibileri, retorika’yı sistemli bir eğitim aracı haline getirmişlerdir. Antikçağ’da retorika öncelikle, belli bir konuşma eğitimi aldıktan sonra, siyaset alanında, mahkemelerde ve çeşitli törenlerde dinleyicileri herhangi bir konuda ikna etmek için yöntemli konuşma sanatıdır.
Retorikanın ilk çıkışı ne zaman olmuştur?
Retorika ilk olarak M.Ö. 5. Yüzyılda Sicilya’da yöneticilerle halk arasındaki, arazi kavgalarının neden olduğu bir çatışma ortamından doğmuştur. ( M.Ö. 466–461 ) Köylüler zorla ellerinden alınan topraklarını geri alabilmeleri için, Sicilya mahkemelerinde, konuşma yetisini kullanarak savunma yapıp, jüri üyelerini etkilemeyi başarmış ve haklarını elde etmişlerdir.
Roma’da retorika Cicero ve Quintilianus’un ( M.S. 35–95 ) öncülüğünde gelişir ( M.Ö. 106–43 ). Cicero, "De Oratore "( Söylev Üzerine) adlı eserinde retoriğin teknik temellerini genişletir.
XII. yy.da retorik, Avrupa’da ders olarak okutulduğu gibi. XIV. yy.da Hollanda’daki edebî çevrelerde üslup çeşitleri, edebî sanatlar, kompozisyon ve hitabet öğretilmiştir.
Kaynak: Mersin Üniversitesi Klasik Arkeoloji Bölümü Bitirme Tezi Çalışması
4 12 2013 20:00 GÜNCELLEME 10.02.2017
Yorum Bırakmak İster misiniz?