Erdemlerin Dönüşümü.
KAVRAMLARA İLİŞKİN NOTLAR
İnsan uygarlığının önemli olayları çağların değişimini getirir. Devrim niteliğinde bir olay dünyayı etkiliyorsa bu değişim yeni bir çağ olarak adlandırılır. Önce yüz binler sonra on binler, binler, yüzler, onlar derken sadece yıllarla ölçülen çağ değişimleri. Bilgi biriktikçe hızlanan bir yaşam. Birlikte yaşayabilmenin anahtarı insani kavramlar hiç değişmese de anlamlarının zamana ve yere göre değiştiği hatta yeni ve geçici anlamının gerçek anlamını unutturduğu zamanlar yaşanıyor. Bu gerekli bir değişim mi yoksa yozlaşma mı ? Galiba günümüzde her şeyin göreceli olduğu gibi insani kavramlar da ne yazık ki nereden bakıldığına bağlı olarak değişmekte. Genel geçer doğrular yerini sana göre, bana göreye bırakmış durumda. Yaşamın insanın duygusal derinliğinden çıkıp gelen dinamikleri yaşam felsefesini de değiştirmekte. İnsan diğer tüm canlılardan farklı olarak hayatta kalmak için doğayla uyumu değil çatışmayı seçmiştir. Başka canlılar sürdürebilmek için bir uzmanlaşma yolunu seçerken insan her durum için seçim yapabilme yetisini güçlendirmiştir. Seçim yapabilme yetisiyle bu güne kadar sürdüren insan sahip olduğu gücü de daima bireysel çıkarını önceleyerek kullanmıştır. En önemli olgu hayatta kalmaktır çünkü. İlk olarak belirleyip sonrasında geliştirdiği ve günümüzde içinden çıkılmaz derecede karmaşıklaşmış yasaları da önce içinde kendisini sonra da toplumunu koruyabilmek için yapmıştır. Yasaların kaynağı doğrudan etiktir aslında. Erdemler etikten doğar ve bir insanın sahip olduğu en önemli vasıflarıdır. İnsanı insan yapıp diğer canlılardan ayıran arka ayakları üstünde yürüyebilmesi ya da hala dik bir canlı olmadığı ve beli ağrıdığında oturabilmek için sandalyeyi icat etmiş olması değildir. Birlikte yaşayabilmenin anahtarı olan kavramlar ne yazık ki yakın bir zamandan beri karışıp şekil değiştirmekte. Kendisini sorgulamak istemeyen insanın günü kurtarma malzemesine dönüşmekte. Erdem bedeli ödemeden ve sadece kendisi kazanmak isteyen insanın çarpıttığı kavramlara dönüşmekte. Bu yeni tarz insanların çoğunluğu kendisi sahip olmadığı dürüstlüğü karşısından beklemekte. Veremediği güven ve saygıyı istemekte. Ödenmekten esirgenen erdem bedelleri de toplumları kendi içinde yabancılaştırıp uzaklaştırmakta. En güzel sandalyeye sahip olsa da insan artık mutluluğunu sattığı erdemlerle birlikte kaybetmekte. Aslında değeri insan var oldukça hiç değişmeyecek olan ama her şeyin farkında olarak ve çok ucuza satılması yozlaşma dışında başka bir adla ifade edilemez her halde.
Nezaket, nezihe, zarife kadın adı, nezih, zarif erkek adı olarak kullanılır ülkemizde. Sahip olan insanı soylulaştıran kavramlardır çünkü. Gelecekte sahip olması istenen karakter yeni doğana ad olarak verilir bu hoyrat coğrafyanın hoyratlıklardan yorulmuş insanı tarafından. Gurur vesilesidir böyle bir ad ve böyle bir karakteri olan çocuğu olması insan için.
İnsan davranışlarının gerekçeleri geçmiş yaşantı içindedir. Bir olay karşısındaki takınılan tavra etkiye tepki adı verilir. Bu denklem olumsuzluk duygusu veriyor gibi görünüyor. Ancak her birey olumlu veya olumsuz bir etkiye karşı olumlu veya olumsuz bir tepki verir. Tepkileri belirleyen o an yaşanılan olayın kişideki etkisi gibi görünmekle birlikte aslında tarzı belirleyen etkenler çok daha karmaşıktır. Geçmişte kalmış başka gerekçeler başka yaşantılar vardır. İnsan belleğinde zaman içinde iz bırakmış geçmiş yaşantılar unutulur ama o ana ait duygu kalır. Olumsuz ya da olumlu duygu yükleri arasından yaşanılan ana uyan duygu gün yüzüne çıkar ve tepkiyi belirlemede baş rolü oynar. İlk öğrenmeye başladığı günden itibaren biriktiren insan bu birikimiyle karakterini ve ona bağlı olarak da tarzını oluşturur. İnsanların yaşamdaki başka insanlarla ilgili seçimlerinde tarzlar etkin rol oynar. Her bireyin kendisine ait sınırları tarzlarıyla oluşur. Düşünceler eylemleri, eylemler alışkanlıkları, alışkanlıklar tarzı, tarz karakteri oluşturur. Sınırların birbirine dokunduğu yerler ilişki noktalarıdır. O noktada artık karakterler karşı karşıyadır. İşte tam o noktada olan şey tarafların samimiyet derecesinin belirlediği duygu mesafesidir. Karşıdan alınan samimiyet ve dürüstlük duygusu ya da sahte nezaket mesafeyi belirler. Şüphesiz her insan özel insani ilişkileri başta olmak üzere gün içinde muhatap olduğu herkese karşı karakteriyle birlikte oluşmuş tarzıyla davranır.
Toplum halinde yaşamanın, yaşayabilmenin ön şartı belli bir ölçüde nezakettir. Asgari ölçüde kullanılan nezaket günü insan için yaşanabilir kılarken ölçü fazla kaçtığında komik durumlar oluşur. Yapmacık ve sahte bir nezaket güveni ve ciddiyeti yok ediverir. Aynı şekilde nezaketsizlik de ilişkiyi bitiriverir. Kaldı ki nezaket öğrenilen bir kavramdır. Ödün vermektir çünkü. Karşı taraftan istenen herhangi bir şey için nezaket gösterilir. Bir alışveriş yönteminin malzemesidir. Nezaketi öğrenmemiş yaştaki bir çocuk ne duygusal ne de eşyaya ilişkin bir paylaşım yapmak istemeyebilir. Bu hoş karşılanan bir durumdur. çocuğun daha nezaket kavramından haberi olmadığı bilinir. Bir yetişkinden ise daima nezaket beklenir. Nezaket insan karakterindeki pek çok nicelikten biridir. Bazen ya da bazı insana karşı gösterilen nezaket başka bir zamanda veya başka bir insana karşı kullanılmayabilir. Her halükarda görecelidir. Tüm diğer öğrenilmiş kavramlar gibi. Yerli yerinde kullanılması da eğitimin bir göstergesidir.
Nezahet ve Zarafet ise insanda pek aranmayan, az bulunduğu için umut edilebilirliği az olup bulunduğunda ise bağımlılık yaratan niteliklerdir. Zarafet ya doğuştan genlerle aktarılır ya çok küçük yaşta en doğru kişi örnek alınarak oluşur ya da düşünüş ürünü olarak bir emeğin ve ödenen bedelin karşılığıdır. Nezahet zarif insanın tarz ve davranışlarına yansıyıp hemen seçilir. Bununla birlikte nezaketin genel geçer tarz olduğu toplumlarda parlayan yıldızdır zarif insan. Dış görünüşten giyim kuşamdan ve eğitimden münezzehtir zarafet. Nezaketi elle tutabilirsiniz karşınızdakinde. Ele verir kendisini. Zarafeti hissedersiniz. Ya da zarif insanlar hisseder nezaheti. Nazik insansa karıştırabilir. Aradaki farkı fark etmek bile zarif olmakla mümkündür çoğu zaman.
Toplum yaşamında ortalama ilişkileri nezaket belirlerken yaşanılan anı özelleştiren zarif insanların nezaheti olur.
GURUR-ONUR
Herkesin belli miktarda sahip olduğu ve kendisine göre değer biçtiği için kişiye ve duruma bağlı olarak farklı değere sahip olan göreceli ve nicel kavramdır gurur. İnsanın toplumda sahip olduğu statü ve dahil olduğu sosyal çevrenin tarzı belirler daha çok gururunun derecesini. Bu kadar değişkenin etki ettiği bir kavram da güvenilmezliğe sahiptir artık. Her an, her durumda değişebilen bir nicelik sadece sahtelik ifade eder karşı taraf için. Dikkate bile alınmaz olur. Günlük yaşamda ben de varım dikkate değer diyebilmek için bolca kullanılan bu içi boşaltılmış kavram artık sahte ilişkilerin geçici malzemesi durumundadır. Hiç saygın değildir. Kişinin üretim gücünün ve buna bağlı olarak üretiminin belirlemesi gerekirken gururlanma derecesini sahip olduğu donanımla, donanımsızlığı örtmek için bir kılıf olarak kullanılıyorsa gurur boş ve güvenilmez bir kavramdır artık. Gösterilen çaba, verilen emek ve sabır saygındır. Gururlanma vesilesidir. Çaba emek ve sabrın değer bulduğu yerde gurur anlamlıdır. Bununla birlikte bu emeği veren insanın ihtiyacı kalmamıştır gururlanmaya. Çünkü o, insan için en onurlu olanı yerine getirmiştir.
Sabit ve değişmez değere sahip olan onurdur. Onur için gurur bir tarafa atılabilinirse saygındır. Onur için harcanabilir gurur. Zaten gururunu onuru için harcayan saygındır. Saygınlığın ölçüsü onurdur her durumda. Onurlu insan biriktirdiği erdemlerle değer bulur toplumda. Kendisinde erdem biriktirebilmek için çalışıp çabalamıştır. Ödün vermemiştir erdemlerinden gurur için. Değeri değişmez yerini böylece edinir ve boş gurura ihtiyacı yoktur artık. Bedelini ödeyerek elde ettiği insan erdemlerinin getirdiği onur hiç bir durumda göreceli kalmayan artık paha biçilmez, değiştirilemez değerdedir.
Yorum Bırakmak İster misiniz?