Header Ads


ANTİK YUNANDA SANAT VE MİTOLOJİ Birinci Bölüm GİRİŞ Devam


ANTİK YUNANDA SANAT VE MİTOLOJİ 

Birinci Bölüm GİRİŞ Devam


Vazo resimleri, birçok yönden, efsane ve hikâyelerin antik betimleri için en zengin kaynağı sunar Bunun bir nedeni birçok vazo resminin (ya da onlara ait parçaların) günümüze dek ulaşabilmesi; bir diğer nedeni de bu alanda çalışmış vazo ressamlarının yaratıcılığına dayanmasıdır Birçok eski uygarlıkta çömlek üzerine yapılan resimler nisbeten daha önemsiz sayılmıştır ve nadiren anlatımcı sahneler içerir.


Ancak antik 6.yüzyılın ilk yarısında, boyalı çanak çömlek üretiminde en önemli iki şehir, Korinth ve olsa da; üçüncü bir bölgenin, yani Lakonia’nın ürettiği vazolar da Yunan sanatındaki mitolojik betimlerin incelenmesinde önem taşımaktadır. Lakonialı çömlek ustaları, siyah figür tekniğini Korinth’ten 7. yüzyılın sonlarına doğru almışlardır. Ancak bu vazolarda anlatımcı sahneler içeren betimler 580’lerden önce görülmez. Ardından, yaklaşık elli yıl kadar süren Lakonia figürlü vazo resmi ekolü gelişmiş ve ürünleri hem doğuya hem de batıya ulaşmıştır. Ne var ki, 520 civarında, Atina’yla amansız rekabet sonucu, figürlü Lakonia resmi yok olmaya yüz tutmuştur.

Boiotia, Euboia, Rodos, Khios ve bazı doğu Yunan şehirleri de 6. yüzyılda figür bezemeli çanak çömlek üretmişlerdir. Aynı yüzyılın son otuz yılında, büyük olasılıkla İtalya’da üretilen iki ayrı siyah figür stili bu incelemede önem taşımaktadır. ‘Khalkis vazoları’ denen grup güçlü bir Attika etkisi taşır ve üzerlerindeki yazıların Euboia Adası’ndaki Khalkis şehrinin alfabesinde yazılmasına karşın olasılıkla İtalya’da üretilmişlerdir. Caere hydria’ları ise güçlü bir Doğu Yunan etkisi taşırlar fakat Etruria’daki Caere (bugünkü Cerveteri) şehrinde veya bu şehrin yakınlarında yapılmış olmalıdırlar. 5. yüzyıla gelindiğinde Atina, boyalı vazo pazarının tümünü ele geçirmiş ve bu alandaki tek Yunan şehri konumuna gelmiştir. Ancak yüzyılın ortalarından sonra, Güney İtalya ve Sicilya’daki Yunan kolonilerinde, olasılıkla Attika’dan gelen göçmenler tarafından kırmızı figür okulları kurulmuştur. Bu okul-atölyelerde 4. yüzyıl boyunca, öncelikle yerel ihtiyaca dönük vazo üretimlerine devam etmişlerdir.

Güney İtalya’da birçok vazo okul-atölyesi belirlenmiştir. Bunlardan en erkeni olan Lucania okulu, 440 yıllarında Metapontum’da başlatılmış; Apulia okulu ise 420 civarında Taranto’da kurulmuştur. 5. yüzyılın sonlarında Sicilya’da gelişen diğer okullar, Campania bölgesindeki, özellikle Paestum’da ortaya çıkan okullarla bağlantılıdırlar.

Attika’da yapılan mitolojik betimlerin Güney İtalya'da kilerden çok önemli bir farkı vardır. Mitolojik sahneler içeren Attika vazolarının pek azı, yazılı metinlerin resimlenmesi olarak tanımlanabilir. Diğer yandan, Güney İtalya’da yapılmış olan çoğu mitolojik betim, tıpkı günümüzde bir tiyatronun ya da sinemanın hemen dışında yer alan afişteki gibi, Yunan tiyatro oyunlarının bir anını ya da anlarını canlandırmıştır.

Yuvarlak bir hoplit kalkanına kol bandını bağlamaya yarayan ve bronz şeritlere dövme tekniğiyle işlenmiş olan küçük, çerçeveli kabartmalar, mitos betimlerinin Attika kökenli olmayan bir diğer kaynağını oluşturmaktadır. Bu kalkan şeritlerinin çoğu, kabartmalı figür içeren bir dizi küçük panoyla süslenmiştir. En erken örnekler 7. yüzyılın sonlarında; en geçi ise 5. yüzyılda üretilmiştir. Büyük bir kısmı Olympia’da bulunmuş olan şeritler büyük olasılıkla, oraya ithaf edilen kalkanlara aittir ve kalkanlar Peloponnesos’ta bir yerde üretilmiş olmalıdır.

Olympia, Yunan sanatı için, çeşitli mitosları betimlemesiyle önem kazanan bir başka sunu nesnesini daha barındırmıştır. Bu sunu, bazıları altın ve fildişinden hakkedilmiş; bazıları ise ağacın kendisine oyulmuş figürlü sahneler içeren, sedir ağacından yapılma büyük bir sandıktı. Sandığın kendisi günümüze ulaşmasa da, Pausanias (5.17.5vd), bu sandığı o kadar ayrıntılı anlatmıştır ki, üzerinde yer alan çoğu betim tanımlanabilmiş ve bazı meslektaşlar eserin övgüye değer bir rekonstrüksiyonunu yapabilmiştir. Pausanias bu sandığı, Korinth’te, 7. yüzyılın üçüncü çeyreğinde hüküm sürmüş olan tiran Kypselos ile bağdaştırmıştır. Sandığın gerçek yaşı tartışmalıdır ancak Pausanias’ın anlattığı çoğu sahnenin yapısı ve üzerindeki yazılar, erken 6. yüzyıla tarihlendirilebilecek bir eser olduğunu gösterir. Çoğu betim, erken 6. yüzyıl vazo resmiyle büyük paralellikler göstermekte; 6. yüzyılın ortasından küçük fildişi kabartmalar da sandığın üzerine işlenmiş panolar hakkında ipucu vermektedir.

5. yüzyılda Melos Adası’nda, mobilyalara veya sandıklara aplike edilmek üzere, mitolojik sahneler içeren pişmiş topraktan kabartmalı levhalar yapılmaktaydı. Melos kabartmaları, kuşkusuz, fildişi ve değerli metallere işlenmiş kabartmaların düşük kaliteli bir çeşitlemesiydi ancak yine de üzerlerindeki betimler genelde canlı ve özgündü.

Mitos betimleri için, Attika kökenli olmayan bir başka kaynak da oyma mühür ve gemma’lardır. Bu eserlerin üzerindeki mitolojik sahneler ilk olarak 7. yüzyılın ortalarında görülür. Ancak büyük çaplı üretim 6. yüzyılın ikinci çeyreğinde Yunan Adaları’nda başlar. Betimlerin çoğu bariz bir şekilde doğu Yunan’dan esinlenmiştir.

Heykeltıraşlık eserleri ise, mitolojik betimler için, en zengin değilse bile en çok bilinen kaynağı oluştururlar. İncelediğimiz dönemdeki anlatımcı sahnelerin (plastik heykellerin aksine), yalnız tapınaklardaki ve önemli kutsal alanlarda inşa edilmiş, çeşitli şehirlerin sunularını barındıran hazine binaları gibi kamusal yapılardaki mimari heykeltıraşlık eserleriyle kısıtlı olmasına şaşmamak gerekir. Bu sahneler, yapının ön ve arka cephesinde yer alan üçgen alınlıklarda ya da Dor düzeninde birer triglyph (düşey oluklu öğe) ile birbirinden ayrılmış dikdörtgen metop’larda, İon düzeninde ise kesintisiz bir dizi figürü içeren frizde karşımıza çıkar. Bir Yunan yapısına bağlı en erken mitolojik sahnelerden biri, M.Ö. 580 civarına tarihlenen Korfu Artemis Tapınağı’nın alınlığında betimlenmiştir. Ancak bu yüzyılın sonlarında, artık Yunan dünyasının her yanındaki tapınaklarda ve hazine binalarında mitolojik sahneler yer almakta; en başı da -aşırıya kaçan bir şekilde- Atina, Delphi ve Olympia çekmekteydi. 460 yıllarına tarihlenen Olympia’daki Zeus Tapınağı’nın ve 440’lara tarihlenen Atina Akropolisi’ndeki Parthenon’un alınlık ve metoplarına ait heykeltraşlık eserleri, hem Yunan sanatının gelişimini, hem de Yunan mitoslarının ikonografyasının göstermeleri açısından kilometre taşı niteliğindedirler.

ARKEOLOJİ İLE İLGİLİ HER ŞEY
ARKEOLOJİ.BİZ

Hiç yorum yok

www.arkeoloji.biz. Blogger tarafından desteklenmektedir.