10 Aralık 2021 Cuma

Erdemlerin Dönüşümü.

KAVRAMLARA İLİŞKİN NOTLAR
    
    İnsan uygarlığının önemli olayları çağların değişimini getirir. Devrim niteliğinde bir olay dünyayı etkiliyorsa bu değişim yeni bir çağ olarak adlandırılır. Önce yüz binler sonra on binler, binler, yüzler, onlar derken sadece yıllarla ölçülen çağ değişimleri. Bilgi biriktikçe hızlanan bir yaşam. Birlikte yaşayabilmenin anahtarı insani kavramlar hiç değişmese de anlamlarının zamana ve yere göre değiştiği hatta yeni ve geçici anlamının gerçek anlamını unutturduğu zamanlar yaşanıyor. Bu gerekli bir değişim mi yoksa yozlaşma mı ? Galiba günümüzde her şeyin göreceli olduğu gibi insani kavramlar da ne yazık ki nereden bakıldığına bağlı olarak değişmekte. Genel geçer doğrular yerini sana göre, bana göreye bırakmış durumda. Yaşamın insanın duygusal derinliğinden çıkıp gelen dinamikleri yaşam felsefesini de değiştirmekte. İnsan diğer tüm canlılardan farklı olarak hayatta kalmak için doğayla uyumu değil çatışmayı seçmiştir. Başka canlılar sürdürebilmek için bir uzmanlaşma yolunu seçerken insan her durum için seçim yapabilme yetisini güçlendirmiştir. Seçim yapabilme yetisiyle bu güne kadar sürdüren insan sahip olduğu gücü de daima bireysel çıkarını önceleyerek kullanmıştır. En önemli olgu hayatta kalmaktır çünkü. İlk olarak belirleyip sonrasında geliştirdiği ve günümüzde içinden çıkılmaz derecede karmaşıklaşmış yasaları da önce içinde kendisini sonra da toplumunu koruyabilmek için yapmıştır. Yasaların kaynağı doğrudan etiktir aslında. Erdemler etikten doğar ve bir insanın sahip olduğu en önemli vasıflarıdır. İnsanı insan yapıp diğer canlılardan ayıran arka ayakları üstünde yürüyebilmesi ya da hala dik bir canlı olmadığı ve beli ağrıdığında oturabilmek için sandalyeyi icat etmiş olması değildir. Birlikte yaşayabilmenin anahtarı olan kavramlar ne yazık ki yakın bir zamandan beri karışıp şekil değiştirmekte. Kendisini sorgulamak istemeyen insanın günü kurtarma malzemesine dönüşmekte. Erdem bedeli ödemeden ve sadece kendisi kazanmak isteyen insanın çarpıttığı kavramlara dönüşmekte. Bu yeni tarz insanların çoğunluğu kendisi sahip olmadığı dürüstlüğü karşısından beklemekte. Veremediği güven ve saygıyı istemekte. Ödenmekten esirgenen erdem bedelleri de toplumları kendi içinde yabancılaştırıp uzaklaştırmakta. En güzel sandalyeye sahip olsa da insan artık mutluluğunu sattığı erdemlerle birlikte kaybetmekte. Aslında değeri insan var oldukça hiç değişmeyecek olan ama her şeyin farkında olarak ve çok ucuza satılması yozlaşma dışında başka bir adla ifade edilemez her halde.


            Resim: Sokrates  idam cezası öncesi klinede otururken. Kaynak Wikipedia
NEZAKET-NEZAHET-ZARAFET
     
    Nezaket, nezihe, zarife kadın adı, nezih, zarif erkek adı olarak kullanılır ülkemizde. Sahip olan insanı soylulaştıran kavramlardır çünkü. Gelecekte sahip olması istenen karakter yeni doğana ad olarak verilir bu hoyrat coğrafyanın hoyratlıklardan yorulmuş insanı tarafından. Gurur vesilesidir böyle bir ad ve böyle bir karakteri olan çocuğu olması insan için. İnsan davranışlarının gerekçeleri geçmiş yaşantı içindedir. Bir olay karşısındaki takınılan tavra etkiye tepki adı verilir. Bu denklem olumsuzluk duygusu veriyor gibi görünüyor. Ancak her birey olumlu veya olumsuz bir etkiye karşı olumlu veya olumsuz bir tepki verir. Tepkileri belirleyen o an yaşanılan olayın kişideki etkisi gibi görünmekle birlikte aslında tarzı belirleyen etkenler çok daha karmaşıktır. Geçmişte kalmış başka gerekçeler başka yaşantılar vardır. İnsan belleğinde zaman içinde iz bırakmış geçmiş yaşantılar unutulur ama o ana ait duygu kalır. Olumsuz ya da olumlu duygu yükleri arasından yaşanılan ana uyan duygu gün yüzüne çıkar ve tepkiyi belirlemede baş rolü oynar. İlk öğrenmeye başladığı günden itibaren biriktiren insan bu birikimiyle karakterini ve ona bağlı olarak da tarzını oluşturur. İnsanların yaşamdaki başka insanlarla ilgili seçimlerinde tarzlar etkin rol oynar. Her bireyin kendisine ait sınırları tarzlarıyla oluşur. Düşünceler eylemleri, eylemler alışkanlıkları, alışkanlıklar tarzı, tarz karakteri oluşturur. Sınırların birbirine dokunduğu yerler ilişki noktalarıdır. O noktada artık karakterler karşı karşıyadır. İşte tam o noktada olan şey tarafların samimiyet derecesinin belirlediği duygu mesafesidir. Karşıdan alınan samimiyet ve dürüstlük duygusu ya da sahte nezaket mesafeyi belirler. Şüphesiz her insan özel insani ilişkileri başta olmak üzere gün içinde muhatap olduğu herkese karşı karakteriyle birlikte oluşmuş tarzıyla davranır. Toplum halinde yaşamanın, yaşayabilmenin ön şartı belli bir ölçüde nezakettir. Asgari ölçüde kullanılan nezaket günü insan için yaşanabilir kılarken ölçü fazla kaçtığında komik durumlar oluşur. Yapmacık ve sahte bir nezaket güveni ve ciddiyeti yok ediverir. Aynı şekilde nezaketsizlik de ilişkiyi bitiriverir. Kaldı ki nezaket öğrenilen bir kavramdır. Ödün vermektir çünkü. Karşı taraftan istenen herhangi bir şey için nezaket gösterilir. Bir alışveriş yönteminin malzemesidir. Nezaketi öğrenmemiş yaştaki bir çocuk ne duygusal ne de eşyaya ilişkin bir paylaşım yapmak istemeyebilir. Bu hoş karşılanan bir durumdur. çocuğun daha nezaket kavramından haberi olmadığı bilinir. Bir yetişkinden ise daima nezaket beklenir. Nezaket insan karakterindeki pek çok nicelikten biridir. Bazen ya da bazı insana karşı gösterilen nezaket başka bir zamanda veya başka bir insana karşı kullanılmayabilir. Her halükarda görecelidir. Tüm diğer öğrenilmiş kavramlar gibi. Yerli yerinde kullanılması da eğitimin bir göstergesidir. Nezahet ve Zarafet ise insanda pek aranmayan, az bulunduğu için umut edilebilirliği az olup bulunduğunda ise bağımlılık yaratan niteliklerdir. Zarafet ya doğuştan genlerle aktarılır ya çok küçük yaşta en doğru kişi örnek alınarak oluşur ya da düşünüş ürünü olarak bir emeğin ve ödenen bedelin karşılığıdır. Nezahet zarif insanın tarz ve davranışlarına yansıyıp hemen seçilir. Bununla birlikte nezaketin genel geçer tarz olduğu toplumlarda parlayan yıldızdır zarif insan. Dış görünüşten giyim kuşamdan ve eğitimden münezzehtir zarafet. Nezaketi elle tutabilirsiniz karşınızdakinde. Ele verir kendisini. Zarafeti hissedersiniz. Ya da zarif insanlar hisseder nezaheti. Nazik insansa karıştırabilir. Aradaki farkı fark etmek bile zarif olmakla mümkündür çoğu zaman. Toplum yaşamında ortalama ilişkileri nezaket belirlerken yaşanılan anı özelleştiren zarif insanların nezaheti olur. 
 
GURUR-ONUR
     
    Herkesin belli miktarda sahip olduğu ve kendisine göre değer biçtiği için kişiye ve duruma bağlı olarak farklı değere sahip olan göreceli ve nicel kavramdır gurur. İnsanın toplumda sahip olduğu statü ve dahil olduğu sosyal çevrenin tarzı belirler daha çok gururunun derecesini. Bu kadar değişkenin etki ettiği bir kavram da güvenilmezliğe sahiptir artık. Her an, her durumda değişebilen bir nicelik sadece sahtelik ifade eder karşı taraf için. Dikkate bile alınmaz olur. Günlük yaşamda ben de varım dikkate değer diyebilmek için bolca kullanılan bu içi boşaltılmış kavram artık sahte ilişkilerin geçici malzemesi durumundadır. Hiç saygın değildir. Kişinin üretim gücünün ve buna bağlı olarak üretiminin belirlemesi gerekirken gururlanma derecesini sahip olduğu donanımla, donanımsızlığı örtmek için bir kılıf olarak kullanılıyorsa gurur boş ve güvenilmez bir kavramdır artık. Gösterilen çaba, verilen emek ve sabır saygındır. Gururlanma vesilesidir. Çaba emek ve sabrın değer bulduğu yerde gurur anlamlıdır. Bununla birlikte bu emeği veren insanın ihtiyacı kalmamıştır gururlanmaya. Çünkü o, insan için en onurlu olanı yerine getirmiştir. Sabit ve değişmez değere sahip olan onurdur. Onur için gurur bir tarafa atılabilinirse saygındır. Onur için harcanabilir gurur. Zaten gururunu onuru için harcayan saygındır. Saygınlığın ölçüsü onurdur her durumda. Onurlu insan biriktirdiği erdemlerle değer bulur toplumda. Kendisinde erdem biriktirebilmek için çalışıp çabalamıştır. Ödün vermemiştir erdemlerinden gurur için. Değeri değişmez yerini böylece edinir ve boş gurura ihtiyacı yoktur artık. Bedelini ödeyerek elde ettiği insan erdemlerinin getirdiği onur hiç bir durumda göreceli kalmayan artık paha biçilmez, değiştirilemez değerdedir.

7 Ekim 2021 Perşembe

Tarihi İzmir Basmane Gar Binası Tarihçe

 

Tarihi İzmir Basmane Gar Binası

1876


Basmane Garı bulunduğu semtten adını almaktadır. Basmane, İzmir'in Konak ilçesinde bulunmaktadır. Basmane, adını Osmanlı İmparatorluğu zamanında bu bölgede kurulmuş ve yüksek çoğunluğu Osmanlı zamanında gayrimüslim diye tanımlanan müslüman olmayanlara ait olan basma kumaş atölye ve işletmelerinden almaktadır. Basma Hane olarak nitelendirilen bu yerler zamanla konuşma dilinde ki ünsüz düşmesiyle birlikte Türkçeye Basmane olarak yerleşmiştir. Basmane bölgesinde birçok eski Türk ve gayrimüslim konutları bulunmaktadır. Yaklaşık 1850'li yıllara kadar  Yahudi toplumu ve Türk toplumu bu bölgede birlikte yaşamışlardır. Basmane bölgesi içinde Basmane tren garı ve İzmir Enternasyonel fuar alanı şimdiki adıyla Kültür Park bulunmaktadır. 

Basmane Garı'nın Yapılma Nedeni?

17. yy’da kervan yolları üzerinde bulunan Smirna’nın yani İzmir’in, bu rotadaki ticari faaliyetlere eklemlenmeye başlaması süreci; 19. yy’a gelindiğinde İzmir’de yaşayan Levantenler ve ticari amaçla gelen yabancı tüccarların da etkisi ile tepe noktasına ulaşmıştır. Fakat Basmane Gar’ı örneğinde ki benzer durum Alsancak’ta bulunan Punta Gar’ı olarak bilinen Alsancak Gar’ında da olduğu gibi asıl amaç zayıflayan Osmanlının, artık merkezi yönetim anlamında da otoritesini kaybetmiş büyük bir imparatorluğun yer altı ve yer üstü kaynaklarını kendi topraklarına peşkeş çekebilmek adına yaptıkları demir ağlardır. Bu şekilde ülke, yağmalanmanın yanı sıra olası bir isyan vb. durumda düşman askerlerinin ulaşımı da Trenler yardımı ile yapılabilecekti.

Fakat burada kafama takılan tek bir şey var, bazı kaynaklarda Bu yapının mimarının Gustav Eiffel olduğuna dair fikirler ifade edilmiştir. Bu kaynaklar doğruyu söylüyorsa şayet; Anadolu'nun sadece yeraltı ve yerüstü kaynaklarının talanı söz konusuysa, bu kadar büyük bir mimarın bu yapıda görevlendirilmesi fikri çok da mantığa uygun bir seçim olarak görünmemektedir.

Plan

Tarihi Basmane Garı planı


Mimari;

Basmane Garı,1876 yılında ünlü Fransız şirketi Regi Generale  tarafından inşa edilmiştir. Klasist tarzda yapılmıştır. Aynı tarihte Fransa’da inşa edilen Lyon Gar’ının da ikizidir.

Tarihi Basmane Garı; dikdörtgen bir kütleye sahip olmakla beraber; aynı zamanda simetrik bir plana sahiptir. Cephe kesme taş, giriş bölümü algılanması adına üç kat, yapı ise iki kat olarak tasarlanmıştır. 1. kat lojman olarak düşünülmüştür. Yapı dahilinde, bekleme salonu, peronlar, atölyeler ve idari ofisler ile birlikte hizmet için yapılmış bölümlerde vardır ve bu hali ile işlevsel rasyonel bir tarzda inşa edildiğini söyleyebiliriz.

Yapının ilk evre inşasında giriş bölümün beşik çatıyla örtüldüğü, taş duvarların sıvasız olduğu ve güney cephesinde bir çıkmanın yer aldığı gözlenmektedir. 1922 yılındaki büyük İzmir yangını sonucu büyük hasar görmüştür. Tarihi Basmane Garı 1920 'li yıllara ait,1922 yangınından önceki görünümünü görsellerde bulabilirsiniz. 1926 sonrası TCDD’nin kurulması ile onarımdan geçmiştir bu onarımdan sonra; orta bölümün oldukça dik bir eğime sahip olan bir kırma çatıyla örtüldüğü görülür. İç mekanda işlevler farklılaşsa da, cephe mutlak bir simetri gösterir. Dönemin Neo klasik beğenilerini yansıtan alınlık, pilaster, silme gibi öğeler cepheye yansıtılmıştır.

Tarihi Basmane Garı 1920 'li yıllara ait,1922 yangınından önceki görünüm.


Tarihi Basmane Garı: Günümüzde Yenişehir olarak bilinen yönden profil görünümü.



Tarihi Basmane Garı 19. yy'ın son çeyreğine ait bir resim.


1930'lu yıllar arka fonda tarihi Basmane Gar binası.


Tarihi Basmane Garı 19.yy sonları 20. yy. başlarına ait bir resim


Tarihi Basmane Gar Binası: 1922 yangınından sonra, Gar Binası'nın görünümü 1930'lar.


Tarihi Basmane Garı 1922 İzmir yangınındaki tahribatı gösterir resim.

Tarihi Basmane Garı: 1950'li yıllara ait resim.


Tarihi Basmane Garı:1980'lere ait resim.

Günümüzde Dik çatılı orta bölüm, orijinal hali gibi üç kattır ve demiryolu ile ilişkili yazı ve simgeler de bu parçanın üzerinde yer alır. Her bir katın ötekinden silmelerle ayrıldığı tipik bir düzene sahip olan bu bölümde, binanın zemine bastığı noktalar gibi, duvar köşeleri ve kemerli giriş kapıları da kesme taş dizileriyle ağırlık kazanmıştır. Yan kanatlarda ise cephe, alınlıklı bir bölüm ile kırma çatılı diğer bir bölüm olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Yüksek giriş parçasının iki yanında yer alan alınlıklı bölümler hafifçe dışa taşarak hem simetrik plan şemasına katkıda bulunmuş hem de merkezde bulunan giriş cephesinin vurgulanmasına yardımcı olmuşlardır.

Tarihi Basmane Garı Günümüze ait resim. Fotoğraf: Mehmet Yasa


Tarihi Basmane Garı:Günümüz havadan görünüm.


Tarihi Basmane Garı Günümüze ait ait görünümü


Halkapınar Diana hamamları


Şu an bu resmin bulunduğu yer Halkapınar Metro ve İzban istasyonunun olduğu yerdir ve şehrin silüetini bozan bir durumdadır, İnsanoğlu olarak böylesi bir güzelliği şimdiki haline getirmek gafletinde bulunan insanoğlunun daha dikkatli ve doğa dostu olması gerekmektedir. Bu farkındalığı sağlamak adına koyulmuş bir resimdir.


Kaynakça:

. Nedim Atilla, İzmir demiryolları, 2002,İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Kitaplığı.

. Sabri Sürgevil, İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Kitaplığı, 2004

. Doktora Öğretim Üyesi Emel Kayın makalesi; Basmane Garı

. İzmir Kent Tarihi, Fikret Yılmaz-Sabri Yetkin, İzmir 2002,

. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Türkiye’de Tren Garları, Mehmet Emin Başar, Hacı Abdullah Erdoğan, Dergipark, 2009

9 Eylül 2021 Perşembe

TARİH BOYUNCA SÜREKLİLİK SAĞLAYAN OYUNLAR VE OYUNCAKLAR



“Oyun Atalarımızın etkinliklerinin tekrarlanmasıdır.” G.Stanley HALL 

 

    Birçok canlı türü çocukluk döneminde oyun oynamayı sever. İnsanoğlu yaş ve cinsiyet farkı gözetmeksizin oyun oynamaya ve oyun oynayanları, bir rekabet içerisinde olanları izlemeyi diğer canlılardan daha çok önemsemiş ve bunun için vakit ayırmıştır. Çocuklar oyun oynanarak çevrelerinde neler olduğunu öğrenir, toplumun bir parçası olur ve sosyalleşirler. Oyun esnasında, hem kendi bireysel özelliklerini hem de bulundukları toplumların kültürel özelliklerini yansıtırlar. En temelde kazanma hissi oyunun zevk yaratan yanı olarak düşünürsek bunun dışında gündelik hayatın gerçekliğinden ve sorumluluğundan kaçma, hayatı birlikte üretme ve deneyimlemedir. Oyun ciddiye alınmayan ama kendi içinde ciddiyeti olan bir olgudur.   


Anadolu, Erken Tunç Çağı, bronz bir oyuncak araba

    

3 Eylül 2021 Cuma

7 sayısının ilk anlamı nedir?

YEDİ SAYISINA YÜKLENEN ANLAMI İLE ORTAYA ÇIKAN YEDİ ERDEM NEDİR? 

BİLGİ, İRADE, BİLGELİK, SAFLIK, DOSTLUK, BARIŞ ve SEVGİ.

7 Sayısının anlamı nedirin cevabı insan yaşamında her şeyi birleştiren bir köprü ve neyse ki hiç kimsenin insanlıktan alıp yok edemeyeceği bir soyut kavramdır. Kültürünü ve öğretilerini ilk günden güne kadar üst üste biriktirerek gelen insanın macerasında bu denli uhreviyat yüklenen bu soylu 7 sayısının ilk anlamı nedir. İlk günde hangi parlak anlamla yüklenmiştir ki bu kadar güçlenmiş ve yok edilemez olmuştur.

    NEREDEYSE HER YERDE VE HER ŞEYDE 7 VAR 7 SAYISININ SIRRI NEDİR?


7 (yedi) BÜTÜNLÜK ve haliyle eksiksiz güzelliğin (hem maddi hem de manevi) sayısıdır. Sonsuz olduğunu 7 yaşında öğrendiğimiz doğal sayılar içinde insan tarafından en çok kullanılan sayı 7 dir. Günlük yaşamında 7 sayısıyla sihirli bağlantılar kurmak isteyen biri benzer ilintileri tesadüf olamayacağına inanacak kadar bulabilir. Ancak bununla birlikte İlkokula 5 yaşında başlasaydık bu bilgiye 5 yaşında ulaşırdık. Bu ilinti özelindeki sihir bozulurdu.

7 RAKAMININ ANLAMI

7 Sayısının büyüsü konusunda yapılacak bir araştırmanın bizi götüreceği yer antik çağdan günümüze kadar gelen süreçte kurulmuş olan tüm inanç sistemlerindeki 7 ilintileri olur. Neden 279 olmaz. 279 olamaz çünkü 7 kolay olan tek haneli sayıların en her duruma uyanıdır. 7 asal sayıdır ve bölünememesi onu özel kılar. Ne 9 gibi zor ne de 4 kadar basit. İnanç sistemlerinin işaret ettiği bu kutsal sayının büyüsü insan yaşamının her anında belirleyicidir artık. Yolda çevirip soracağınız herhangi bir dünya insanı size 7 sayısının önemiyle ilgili ya bir dinsel bilgi ya da sosyal yaşama ilişkin bir bilgi aktaracaktır.

 Numerelojiye göre yedi sayısının anlamı

Yedi sayısı sürekli karşınıza çıkıyorsa numeroljiye göre bu sizin hayatınız için olumlu olduğu anlamı yüklenebilir. İnsanlar tarih boyunca doğa karşısında güçlü durmaya çalıştıkça savunma gücünü inançla sağlamlaştırmıştır. Bu yüzdendir ki ruh halimizi olumlu veya olumsuz yönde etkileyecek her şeye bir anlam ve beklenti yüklenmiştir. 7 sayısı, 12 sayısı, 13 üçler beşler kırklar tarih boyunca çok önemli olmuştur. Bir şeyi kırk kere söylersen olurmuş misali insanlar dayanak noktası oluşturmak için bu anlam yüklemelerine hep ihtiyaç duymuştur. 7 Sayısı özelinde yazmak gerekirse numeroloji metafizikle hareket ettiğinde 7 sayısı ve ya başka sayıların gaipten gelen bir sayı olabileceği ve bunun neleri etkileyebileceği üzerine yorumlar yapar. Numerelojiye göre yedi sayısının anlamı  sizin maddiyattan çok maneviyata yönelmeniz gereken durumların habercisi olabileceği ve yedi sayısının varlığı sizin ruhsal yönden geliştiğiniz veya gelişeceğiniz anları ve alanları bulmanıza yardımcı olacağı ifade edilir. sevinçlerde ve hüzünlerde yedisinin çıkmasının beklendiği gibi.


Priene'de (Aydın-Söke) bulunan ve antik bir kilisenin tabanında keşfedilen MS 3. veya 4. yüzyıldan kalma bir menora kabartması. Bu mermer obje Bode Müzesi'nde (Berlin, Almanya) sergilenmektedir
Priene'de (Aydın-Söke) bulunan ve antik bir kilisenin tabanında keşfedilen MS 3. veya 4. yüzyıldan kalma bir menora kabartması. Bu mermer obje Bode Müzesi'nde (Berlin, Almanya) sergilenmektedir.


Anadolu'nun pek çok yerinde 7 uyurlar vardır. 6 veya 8 değildir ve her biri gerçek 7 uyurlardır o yöre insanınca. Dualar 7 kez tekrarlanınca en büyük faydayı sağlar 5 veya 8 kez diye bir teamül yoktur. Hal bu iken de 1 kerenin faydası çok zayıf kalmaktadır. Yani 7 inançtaki en güçlü baraj sayıdır. pamuk prenses’in ve yedi cüceleri,  james bond kodu 007,istanbul  7 tepe üstüne kurulmuş, türkiye 7 bölgeye ayrılmış, Dünya'da 7 kıta oluşturulmuş, yedi kule zindanı, soyumuz yedi göbek, yedi veren güller limonlar,antik dönemd dünya’nın  7 harikası var. Hafta  7 gün, yedi başlı ejderha, mevlananın yedi öğüdü.  Gökyüzü de yeryüzüde 7 kat. Cehennem yedi kapıdan oluşur. Gökkuşağı yedi renkten. Birbirinden etkilenen dinlerde ilk dinlerde ki gibi yediyi  kutsal hale getirmişler. Hristiyanlık ve Müslümanlıkta yedi uyurlar (ashab-ı kehf), Yahudilikte kutsal şamdan menorah yedi kollu, kabe’de tavaf için 7 kez dönmek lazım. Merve safa arası yedi, Şeytan taşlama yedi taş  Fatiha suresi, Kuran-ı Kerim açılış suresi olduğu için Kuran'ın kapısı kabul edilen Fatiha suresinin ayet sayısı yedi, Gücümüzü göstermek için yedi düvele meydan okuruz, Astronomide büyük ayı ve küçük ayı takım yıldızlarının sayısı ve müzikte nota sayısı yedi bu örnekler merak edip araştıracak olanların hem dinsel öğretilerde hem sosyal yaşama ilişkin biriktirilmiş görenek ve adetlerde büyülü 7 sayısına değen pek çok olgu olduğunu bulabileceği bir çağdayız. Köken kültür Sümer'de yeraltı 7 katlı gökyüzü 7 katlıdır. Bu mitolojik tasviri biz sonraki bütün dinlerde aynı şekilde görmekteyiz. Pagan dinlerin büyük tanrılarından bazılarında 7 değişik karakterin ruhu olduğuna inanılmıştır. Yahudilikte kutsal şamdan Monero(menorah) 7 kolludur. 

M.Ö. 3. yy Hakasyadan bir petroglif. 7 meyveli bir hayat ağacı, 7 erdemin her birinin bir başını oluşturduğu insan. 7 kollu şamdanın esin kaynağı
M.Ö. 3. yy Hakasyadan bir petroglif. 7 meyveli bir hayat ağacı, 7 erdemin her birinin bir başını oluşturduğu insan. 7 kollu şamdanın esin kaynağı (görsel benzerliğe dayanan bir yorum) Kaynak; Tengritagh Akademisyeni 

M.Ö. 3. yy Hakasyadan bir petroglif: 7 meyveli bir hayat ağacı, 7 erdemin her birinin bir başını oluşturduğu insan. 7 kollu şamdanın esin kaynağı (görsel benzerliğe dayanan bir yorum).

Yani dünyayı yöneten veya ışıtan, yol gösterip gündemin sınırlarını çizen dinsel öğretiler, peşinden gidilecek 7 metafor belirlemiştir.

Bu pencereden baktığımız zaman 7 sayısının insanın tarihindeki ve her bir insanın yaşamındaki mihenk taşı olduğunu anlarız. Ya 7 sayısının ortadan yok olduğunu düşünsek, insanlık ne kadar büyük bir boşluğa düşerdi. Bunu tahayyül etmek bile çok sıkıntılı bir durum.

7 İnsan yaşamında her şeyi birleştiren bir köprü ve neyse ki hiç kimsenin insanlıktan alıp yok edemeyeceği bir soyut kavramdır.

Kültürünü ve öğretilerini ilk günden güne kadar üst üste biriktirerek gelen insanın macerasında bu denli uhreviyat yüklenen bu soylu 7 sayısının ilk anlamı nedir. İlk günde hangi parlak anlamla yüklenmiştir ki bu kadar güçlenmiş ve yok edilemez olmuştur.

İşte o ilk günlerde insanların bir arada barış içinde yaşayabilmelerinin yollarını arayan düşünce önderleri ortak yaşamın sürebilmesi için her bir bireyin sahip olması gereken vasıfları belirlemişlerdir.

Sirius takımyıldızı 7 kızkardeş olarak tasvir edilir. Ülker takımyıldızı olarak da bilinen bu yıldızlara edebiyatta 7 kandilli süreyya denmiştir. Kaynak; Paleothea


Sirius takımyıldızı 7 kız kardeş olarak tasvir edilir. Ülker takımyıldızı olarak da bilinen bu yıldızlara edebiyatta 7 kandilli süreyya denmiştir.

ERDEMLER diye tek bir kelimeyle ifade edilebilen bu öğrenilebilir kavramların her biri üzerine bin yıllardır yazılar, şiirler, tiyatrolar yazılmıştır. Her bir ağzını açanın bir şekilde ifade etmeye çalıştığı toplumların çimentosu olmuş kavramlardır erdemler. Bir tekinin bile eksik olduğu bir insanın, eksik insan olduğu bu kavramlar insanlık tarihi boyunca hedefe konup, çocuklara öğretilmeye çalışılmış, gençlerin uygulaması denetlenmiş, yaşlıların nasıl uyguladıklarına dair örnekleriyle övündükleri ve fırsatını bulup hiçe sayanların da toplumlarının yaşamına pek çok zararlar verdiği bu nedenle de tüm yasaların kaynağını oluşturan kavramlardır erdemler.

Antik dünyada ancak kendisini kanıtlamış filozofların üzerine tezler ortaya koyduğu ve zaten tam olarak uygulama yetkinliğini toplum üstü insanların gösterebildiği bu kavramlar tanrısal bir gücü ifade ettiğinden ezoterik bilgiler sınıfında sayılmış ve tabakalara ayrılmış toplumların en üst sınıflarının kafa yorduğu tartışma konuları olmuştur.


YEDİ ERDEM NEDİR? BİLGİ, İRADE, BİLGELİK, SAFLIK, DOSTLUK, BARIŞ ve SEVGİ.

Her biri, üzerine kitaplıklar dolusu yazılmış kavramlardır.

Tam olarak hayata geçirilebilse insanlığı kurtarabilecek olan bu kavramlar daima hedefte ve ulaşılmaya çalışılan amaçlar olacak ne yazık ki. Çünkü insanın faydacı tarafı çizginin diğer tarafında çalışmaya devam edecektir. Toplumların sosyal yaşamlarında binyıllardır süren iniş çıkışların nedeni o toplumun hangi orandaki üyesinin insani erdemlere ne kadar uyduğu ile yakın ilişkili olmuştur.

Bu 7 erdem ve onların altını dolduran kavramların önemine istinaden yüklenen kutsiyet insanın toplum halinde yaşayabilmesinin anahtarı olmuştur.

Herhangi birinin ortadan kaldırılmasının sonuçları öyle bir yıkım olur ki dünya üstündeki her bir bireyin tek başına bir mağarada yaşaması sonucunu doğururdu herhalde.

Sonuç olarak insanın toplum halinde yaşamaya başladığı günden beri ilişkileri düzenleyip toplumu bir arada yaşatabilmek için oluşturulan insani kurallar olan erdemler, öncelikle inanç sistemleri ve bununla birlikte o toplumun kültür birikimi içinde de yerini almış yaşamı düzenlemiş bunu yaparken de 7 sayısının asıl anlamı olan erdemlerden soyutlanarak kendi başına bir uhreviyat kazanmasına yol açmıştır. Erdemler yaşamı düzenleme çalışmasına devam ederken 7 sayısı yoluna kutsi anlamlar yüklenerek devam etmiştir.

YEDİ ÖLÜMCÜL GÜNAH NEDİR?

Birde karşımıza yedi günah çıkmaktır. Yedi Ölümcül Günah, Hıristiyanlığın içinde yer olan bu terim Roma Katolik Kilisesi'nin öğretileri ve görüşleri olarak ortaya çıkmıştır. Yedi Büyük Günah, Papa I. Gregory tarafından derlenip düzenleniyor ve hıristiyanlık inancı içinde, insanın hayatı boyunca kendisini sakınıp kollaması gereken davranışlardır. Ana veya Temel Günahlar, Kardinal Günahlar olarak da adlandırılmaktadır.

Dante Alighieri'nin Divine Komedya'sında(İlahi Komedya) Yedi Ölümcül Günah  sık değindiği konulardan biridir.  Yeni Anlaşma yani İncil'de 7 ölümcülü günah iblis günahı olarak karşımıza çıkmaktadır. Hoş İncil'de 7 sürekli karşımıza çıkmaktadır. 

Yedi Kiliseye Selam  Ben Yuhanna’dan, Asya İli’ndeki yedi kiliseye selam! Var olan, var olmuş ve gelecek olandan, O’nun tahtının önünde bulunan yedi ruhtan ve ölüler arasından ilk doğan, dünya krallarına egemen olan güvenilir tanık İsa Mesih’ten sizlere lütuf ve esenlik olsun. Yücelik ve güç sonsuzlara dek, bizi seven, kanıyla bizi günahlarımızdan özgür kılmış ve bizi bir krallık haline getirip Babası Tanrı’nın hizmetinde kâhinler yapmış olan Mesih’in olsun! Amin. Ses, “Gördüklerini kitaba yaz ve yedi kiliseye, yani Efes, İzmir, Bergama, Tiyatira, Sart, Filadelfya ve Laodikya’ya gönder” dedi.  Sağ elimde gördüğün yedi yıldızla yedi altın kandilliğin sırrına gelince, yedi yıldız yedi kilisenin melekleri, yedi kandillikse yedi kilisedir.”


Kuran-ı Kerim de aynı şekilde 7 ile doludur.

Onun yedi kapısı vardır ve her kapıya onlardan bir grup ayrılmıştır.
Hicr : 44
Diyanet İşleri Başkanlığı
Andolsun, biz sana tekrarlanan yedi âyeti ve büyük Kur'an'ı verdik.
Hicr : 87
Diyanet İşleri Başkanlığı
Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allah'ı tespih ederler. Her şey O'nu hamd ile tespih eder. Ancak, siz onların tespihlerini anlamazsınız. O, halîm'dir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir), çok bağışlayandır.
Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz daha ona katılsa, Allah'ın sözleri (yazmakla) yine de tükenmez. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Lokmân : 27 Diyanet İşleri Başkanlığı

Günahların Latince adlarının baş harflerinden oluşan SALIGIA, Yedi Ölümcül Günah 'ın sembolleşmiş adıdır. Zaman ilerledikçe bu yedi günahın her birine iblisvari, şeytansı varlıkları yüklemişler.

 Superbia: Kibir, kendini beğenmişlik (Lucifer'e atfedilmiştir)  

Avaritia: Açgözlülük (Mammon'a atfedilmiştir)  

Luxuria: Şehvet düşkünlüğü (Asmodeus'a atfedilmiştir)  

Invidia: Kıskançlık, hasetlik (Leviathan'a atfedilmiştir)  

Gula: Oburluk (Beelzebub'a atfedilmiştir) 

Ira: Öfke, yıkıcılık, gazap etmek (Behemoth'a atfedilmiştir)  

Acedia: Tembellik, miskinlik (Belphegor'a atfedilmiştir)  

Ya da diğer adlarıyla;  Pride - Kibir. (Yukarıda dendiği gibi Lucifer'e atfedilmiştir.) Greed -Gluttony'e çok benzer ama ondan biraz daha farklıdır. AÇGÖZLÜLÜK Mammon Lust - Şehvete olan düşkünlük. Asmodeus  Envy - Kışkançlık. Leviathan  Gluttony - Oburluk Beelzebub  Wrath - Öfke, nefret. Behemoth, Satan (Karıştırılmamalıdır ki; Satan ve Lucifer farklıdır.) Sloth -Tembellik. Belphegor

2 Eylül 2021 Perşembe

Roma Forumu Hakkında Bilinmesi Gerekenler




Roma Forumu (Forum Romanum, Roma imparatorluk vatandaşları daha çok Forum Magnum (Büyük Forum) olarak veya yalnızca Forum olarak adlandırmışlardır) Roma İmparatorluğunun geliştiği merkez bölgesidir. Ticaretten tutun iş hayatına, seks işçiliğinden , ibadete ve adaletin yönetimine kadar kent yaşamında aklınıza ne geliyorsa  burada gerçekleşmekteydi. 

YAŞAMIN SANILDIĞINDAN DAHA ESKİ BİR TARİHTE BAŞLADIĞINI ORTAYA KOYDU.


California eyaleti ve çevresinde ilk insanların 13 bin yıl önce yaşamaya başladığını düşünülüyordu. Ancak 1970’lerde bulunan mastodon kemiğindeki ok ucu üzerinde yapılan yeni radyokarbon testleri, okun 13 bin 800 yıl öncesinden kaldığını gösterdi.

Teksas A&M Üniversitesi’nden Michael Waters ve Kopenhag Üniversitesi’nden Eske Willerslev tarafından yapılan araştırma, Science dergisinde yayımlandı.

5 Nisan 2021 Pazartesi

Kral Çıplak!

     "Doğru Söyleyip Dokuz Köyden Nasıl Kovulmayız"a dair.

    Doğru cümleyi doğru yerde kurmak "mottosundan" hareketle, çoğu zaman bize yanlış gelen durum yada olayları hunharca söylemek isteriz, fakat bunu doğru zaman ve doğru yerde yapma gerekliliği vardır, aksi takdirde biz yada herhangi biri zarar görebilir ki bunu hiçbir zaman unutmamak gerekir.

    7 Nisan 1837 yılında Hans Christian Andersen tarafından yayınlanan Kral Çıplak masalını hepimiz duymuşuzdur: Evvel zaman içinde kalbur saman içinde uzak ülkelerin birinde bir kral yaşarmış, dış görünüşüne fazlasıyla önem veren, kibirli bir kral olmasından bahseder Andersen, bir gün 2 terzi çıkagelir ve kibirli krala dünyanın en muhteşem elbisesini dikeceklerini ve bu elbisenin sadece akıllı insanlarca görülebileceğini söyleyip kusursuz bir elbise vaat ederler, bunu duyan Kral hemen yapılmasını ister ve süreç başlar, günlerce boş bir tezgahta çalışıyormuşçasına görüntü veren terziler  havayı keserek, biçerek çalışmaya devam ederler ve artık sona gelindiğinde Kral; önce başbakanını gönderir, başbakan gördüğü tablo karşısında şaşırmıştır ve hiçbir şey göremediğini söylemenin onu bir aptal yerine koyacağını düşündüğü için susar ve gördüğü hiçlik karşısında methiyeler düzenlemeye başlar ve bu durumu Krala da bu şekilde ifade eder, sonrasında diğer saray eşrafı da yine aptal olarak yaftalanmak istemedikleri için benzer tepkiler verirler ve bu yanlışlar silsilesi böylece devam eder ta ki  artık Kralın elbiseyi giyip halk içine çıkmasına kadar, sonunda beklenen gerçekleşir ve Kral, insanların içinde dolaşırken herkes şaşırmakla beraber kimse doğruyu söylemeye cesaret edemez, fakat tüm bu kaygılardan uzak,saf, yürekli ve hala ruhu kirlenmemiş olan bir çocuk "Kral çıplak" der ve büyü bir anda bozulur, Halk kendi arasında konuşmalara başlar ve gerçek ortaya çıkar.


                                                 Resim 1:https://www.masaloku.net/ciplak-kral-masali sayfasından alınmıştır 

    

31 Mart 2021 Çarşamba

Arkeolojik Bilgiler ile Sporun Tarihine Bakış

  İlk olimpiyat oyunlarının düzenlendiği tarih genel olarak M.Ö. 776 Elis kenti yakınlarındaki Olimpia’da yapılan yarışlar olarak karşımıza çıkar (bkz.resim1). Anlaşıldığı üzere adını da bu bölgeden almıştır.  M.Ö 776’da düzenlenen organizasyon için en doğru tanım ne olabilir? Söz konusu tarihten önce yaşamış olan daha eski topluluklar bu anlamda ne gibi örneklerle karşımıza çıkar?

 Öncelikle şu konuya açıklık getirmek istiyorum. Örneğin tarihin ilk barış antlaşması M.Ö. 13 yy’da Mısır ve Hitit arasında imzalanan Kadeş anlaşmasıdır dersek yanlış bir tanımlama yapmış oluruz. Doğrusu tarihte bilinen ilk barış antlaşması Kadeş antlaşması olmalıdır. Dolayısıyla M.Ö 776’ da Olimpia’da düzenlenen yarışmaların ilk olduğunu söylemek yerine kayıtları elimize geçmiş bilinen en eski tarihli olimpiyatlar demek daha doğru olacaktır.


HELLENİSTİK PLASTİK (İSKENDER DÖNEMİ ÖZELLİKLERİ)

BÜYÜK İSKENDER DÖNEMİ ÖZELLİKLERİ


Bu dönemde geniş topraklarda ortak para birimi drahmi ve ortak dil olarak ta Koine Yunancasının kullanılması ilk küreselleşmenin başladığı dönem diyebiliriz.

Böylelikle anlaşma kolaylaşmış ortak dil sayesinde ortak para birimi ile de ekonomi canlanmıştır.

25 Mart 2021 Perşembe

Metropolis, Yunan Savaş Tanrısı Ares’in Koruduğuna İnanılan Kent

 

Metropolis (Küçük Efes)

Küçük Menderes Havzası’nın batı ucunda Antik Gallesion Dağı (Alaman)  yamaçlarına yaslanmış tepede kurulmuş olan bu İon kenti, Ephesos'a 30, İzmir'e ise 40 kilometre uzaklıkta Kaystros (Küçük Menderes) ovasına hâkim konumdadır. Antik Kaystros nehri, günümüzün Küçük Menderes'i yüzyıllardır bu ovaları sulamış, alüvyonlu topraklarıyla ovaların bereketi ve Smyrna-Ephesos arasında ticaret yolu üstündeki konumu Metropolis'i zengin kılmıştır.

Mozaikli Salon Ariadne tasviri, diğer mozaik Satyros maskı  ve  hayvan tasvirleri. (https://www.izmirdergisi.com/tr/dergi-arsivi )

Metropolis Antik Kenti benim için küçük Efes olarak adlandırdığım ören yeridir. Metropolis küçük bir kent olmasına rağmen çevresi, konumu, buluntuları ve yapıları ile oldukça etkileyicidir. Günümüze kadar gelen yapıları bu bölgede yaşayan insanların yaşam tarzları, inanışları ve gündelik yaşamları hakkında bilgi verir. Doğal bir yamaç üzerine kurulan tiyatrosu, bouleuterion (meclis binası), stoa (sütunlu galeri), 2 adet hamam yapısı, paleastra (spor alanı), mozaikli salon, Peristylli ev, dükkanlar, latrina (tuvalet), cadde ve sokaklardan oluşan teraslama şeklinde bir yerleşim yeridir.  Ören yerinin son durağı olan Akropole mutlaka çıkmanızı öneririm çünkü çıkınca o dönem insanların su ihtiyacını karşılayan sarnıç yapılarını ve tüm Torbalı Ovası ve kent çevresini görebileceğiniz muazzam bir tabloyla karşılaşır ve çıkarken zorlandığınız bu alanda durup manzaraya bakarak yorgunluğunuzu atabilirsiniz.

Blogger tarafından desteklenmektedir.